10#Dağ Adam

69 34 17
                                    

Multimedya: Miley Cyrus 'nothing breaks like a heart'

(Aybüke)

Karşımda yaklaşık on dakikadır izlediğim ama bir türlü alışamadığım manzaraya bir kez daha baktım. Tuna'nın etrafında yaklaşık elli kişiden oluşan bir kalabalık onunla vedalaşıyordu. Çoğunun benim gibi gözleri dolu doluydu. Herkes onun gidişine çok üzülmüş gibi duruyordu. Tuna kendi bölümünde birinci olduğu için herkes ona çok büyük bir saygı duyardı ama bu kadar sevilmesinin asıl nedeni bu değildi. Birinin en ufak bir yardıma ihtiyacı olsa Tuna hemen onun için elinden geleni yapardı.

Okula ilk geldiğimde benden sadece bir sene büyük olmasına rağmen beni hemen kendine alıştırmış ve bana bir abi gibi sahip çıkmıştı. Bu yüzden okulda Su'dan sonra asla bırakmayacağım biriydi ama şu an onun gidişini izliyordum.

Gözümden bir damla yaş düşerken karşılarda bir yerde Su ile göz göze geldim. Tam bana doğru ilerlemek için hamle yaptığı sırada elimi havaya kaldırıp onu durdurdum ve yanlarına doğru ilerlemeye başladım.

Kalabalık beni görünce açılmaya başladı. Çünkü her ne kadar onlar da Tuna'yı sevselerde hepsi bilirdi benim ve Tuna'nın arasındaki o güçlü bağı. Tuna'ya yaklaştıkça onun da bakışları bana döndü. Bana kırgın olduğu her halinden belliydi ama özlem duyduğunu da biliyordum. Başıma gelenlerden sonra onu hiç görmemiştim. Her ne kadar bu benim seçimim olsa da çok pişmanım.

"Tuna!" Fısıltı gibi çıkan sesimi bir tek Tuna ve yakındakiler duymuştu. Tuna gözlerimin tam içine bakarken sadece tek bir hareket bekliyordum ona sarılmak için. Zaten Tuna da beni bundan mahrum bırakmayarak güldü ve kollarını iki yanına açtı. Aramızdaki dört adım mesafeye rağmen o kolların arasına koşarak girdim.

Birbirinin peşi sıra gelen gözyaşlarıma engel olmadım. Tuna ise hiç bir şey yapmadan dolu gözlerle sarılmama karşılık veriyordu.

"Tuna! Neden gidiyorsun?" Kafamı onun boynuna gömerek konuştuğum için sesim boğuk çıkmıştı.

"Bazen gitmek gerekir Aybüke." Dedi. "Sadece gitmek."

***
(Yazarın Anlatımıyla)

Yerinde bir türlü duramıyordu. Eğer kendine hakim olma konusunda bu kadar iyi olmasaydı şu an bütün odayı mahvedebilirdi. Bir ileri bir geri yürürken kafayı yemek üzereydi. Aklına Aybüke denen kız geldikçe daha da sinirleniyordu. Çok daha önemli işleri varken o gidip salak bir çocukla vedalaşmayı seçmişti. Hele ona Tuna ve Efe'nin gideceğini söylediğinde yüzünün aldığı o şekil o ikisini ortadan kaldırma isteğini sınıra getiriyordu. Tamam Adar zaten biliyordu o Efe p*çinden hoşlandığını ama Tuna onun bile anlamadığı bir konuydu.

Geçen sene babası öldüğü zaman Aybüke'yi koruma görevi ona verilmişti. Bir yıldır onun yaptığı her şeyi biliyordu. Bir yıl boyunca okuldaki bütün kızlar onun peşinden koşarken Aybüke onu fark etmemişti bile. Hem zaten Adar da onun dikkatini çekmek istememişti. GARD tarafından ona verilen görev ne ise harfiyen onu yapmıştı. Tek görevi o kızı hazır oluncaya kadar korumaktı. Bunu yaparken ondan bilerek hep uzak durmuştu çünkü biliyordu eğer onun o ürkek yeşil gözlerine bir kez bile bakarsa bir daha vazgeçmeyeceğini çok iyi biliyordu. Ve şu an bunun yaşandığını içine lanetler yağdırarak kabuk etmek istemiyordu.

GÜNEŞİN KAHİNİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang