9#Adar

65 34 5
                                    

Multimedya; Adar Kozmaz

Size bugün yarısı Aybüke yarısı Adar anlatımlı bir bölüm ile geldim. İyi okumalar...

~
Zonga konuşmasını bitirdikten sonra GARD'ı gezmemiz için bize izin vermişti. Hepimiz nereye gideceğimizi bilmeden ayağa kalkmıştık. Aslında Adar bizden önce geldiği için bana burayı gezdirir sanıyordum ama anlamadığım bir şekilde buraya geldiğimizden beri bir kere bile yüzüme bakmamıştı. Zonga konuşmasını bitirir bitirmez de hiç bir şey söylemeden kalkıp gitmişti. Ben de onu yalnız bırakmaya karar vermiş ve rastgele bir koridora dalmıştım ve şu an o koridorda öylece yürüyordum.

Arkamdan gelen "merhaba" sesi ile arkama döndüm ve şu Ezgi(Merkür) denen kız ile karşılaştım. Ben yüzüne dümdüz bakarken o bana elini uzattı. "Benim adım Ezgi. Buradakiler Merkür diyor ama sen bana Ezgi diyebilirsin. Sen de Aybüke'sin." Uzattığı elini tutarken hafif bir şekilde gülümsedim. O da güldü ve konuşmaya devam etti.

"Şey aslında burayı bilmediğim için bir arkadaş iyi olur diye düşündüm."

"İyi düşünmüşsün aslında. Ben de ne yapacağımı düşünüyordum. Birlikte gezebiliriz." Gülümsemesi genişlerken yanıma geçti ve birlikte yürümeye başladık.

"Aslında bakarsan seni Adar'ın gezdireceğini düşünüyordum. Seni yalnız yakaladığıma sevindim." Ezgi'den gelen cümle beni iliklerime kadar sarsarken aslında benimde böyle bir beklentim olduğunu biliyordum. Sonuç olarak bir konuşmuşluğumuz var yani beni böyle bırakmamalıydı. İçimde böyle bir kırgınlık oluşmamalıydı. Bu hislere anlam veremiyordum. Bunlar bana çok fazlaydı.

"Neden sustun?" Ezgi beni boğulduğum düşünce denizinden çıkarırken bir kez daha ona döndüm. Ne cevap vereceğimi düşünüyordum ki Ezgi'nin arkasında gördüğüm 'yemek salonu' yazısını gördüm.

"Aç mısın?"

"Evet de nerden çıktı bu?" Kaşımla arkasını gösterdiğimde oraya döndü ve hemen ardından gülerek bana döndü. Hiç bir şey söylemeden koluma girdi. Daha sonra beni yemek salonuna cekiştirirken ben de ona gülerek eşlik ettim. İkimiz gülerek salona girerken herkes bir anda bize döndü. Aslında normal şartlarda olsa şu an bakışları umursardım ama salondaki garip görünümlü kişiler beni dikkatimi fazlasıyla çekmişti. Ezgi ile aynı anda şaşkınlık içinde birbirimize döndük. Aramızda yaşanan gerilim dolu bakış sona erince yemek alınan yere doğru ilerledik.

"Acaba yanlış yere mi geldik? Belki de biz burada yemek yemiyoruzdur." Ezgi'den gelen soru oldukça mantıklı gelsede böyle bir şey olamazdı değil mi? Öyle olsa bizi öylece salmazlardı.

"Zannetmiyorum." Ezgi kısa cevabıma inanmak istiyormuş gibi baktı. Yemek alma yerine geldiğimizde ikimizde birer tabak aldık ve açık büfe misali yerden yemeğimizi aldık. Nereye oturacağımız ise oldukça muammaydı. Çünkü her bölümde farklı kişiler oturmuştu. Dört bölümden oluşan salonda her bölümde farklı renkte pelerinleri olan kişiler oturuyordu.

İlk bölümde beyaz, ikinci bölümde sarı, üçüncü bölümde kırmızı ve son bölümde de siyah pelerinli kişiler vardı. Anlamadığım kısım ise bunların hepsi on onbeş yaş arası çocuklardı. Yüzleri her ne kadar masum olsa bile bakışları oldukça kötüydü. Biz Ezgi ile birbirimize bakarken kapıdan içeri giren Adar'ı gördüm. Oldukça endişeli bir şekilde bize doğru yürüyordu. Yanımıza geldiğinde hemen elini koluma attı.

"Aybüke hemen gitmemiz gerekiyor." Bir yandan beni çekiştirirken bir yandan elimdeki tepsiyi tekrar yerine koyuyordu. Ezgi de en az benim kadar şaşkındı. Adar'ın yaptığını gördüğünde o da hızla tepsisini yerine bıraktı.

GÜNEŞİN KAHİNİWhere stories live. Discover now