kalbimden ismin geçti, kimseler duymadı, ben bile.

15.9K 2.1K 706
                                    

🚫sinirli taehyung, şaşkın jeongguk ve soğuk bir geceyi içerir!🚫

"taehyung'la dalaşmışsınız yine." annem, soyduğu elmaları koyduğu çukur tabağı bana uzatırken elimin tersi ile iterek reddettim ve bunun yerine koltuğun kenarındaki sigara paketime uzandım. kavgaya girdiğim için yargılayan bakışları bu sefer yemyeşil ve buram buram sağlık kokan meyveyi reddettiğim için gözlerimi buldu. "kaç senedir yumruk sallıyoruz birbirimize," diye söylendim paketten çıkardığım dalı pembe dudaklarım arasına yerleştirirken. "buna şaşırmayı bırakman gerek bence, anne." elimdeki zipponun kapağını gürültülü bir sesle açtım, annemin homurdandığını duyuyordum. sigaramı tek seferde yaktım ve ortaya çıkan dumanın aniden yüzüme savrulmasıyla gözlerimi kıstım.

"sırf baban haz etmiyor diye kırılmadık kemik bırakmadın kendine." dedi burun kıvırarak. o sanıyordu ki, her şey babamdan ötürü gerçekleşiyordu bu evde. haksız değildi bir bakıma, kendisi de sürekli ezilen bir kadındı zira büyükannem ilişkilerini onaylamadığından ötürü okulunu bırakarak babamla şehir değiştirmişti. kendi edip kendi bulduğundan ses çıkaramıyordu da. küçükken onun sesi olmayı denemiştim fakat annemin de pek masum biri olmadığını fark ettiğimde son vermiştim buna.

sıkıntıyla nefesimi üfledim, beni darladığını anlasın istiyordum. ben her akşam dışarı atardım kendimi. sadece bu gün için evde kalayım, en azından televizyon kanallarında gezinir ve bir basket maçı izlerim diye düşünüyordum ki; annem neden sürekli bu evden kaçarcasına ayrıldığımı bana yeniden hatırlatmıştı. "babamın bu olayla ilgisi yok, anne, puştun teki bu taehyung." diye söylendim. annem, tabaktaki elmayı kendi ağzına atarken "bizi neden ilgilendiriyor, jeongguk?" diye söylendi. "günahkârlarsa bu onların boyunlarına, oğlum, sen zarar görüyorsun." güldüm. çok fazla alay, yargı içeren bir gülüştü bu. beni ne sanıyorlardı anlayamıyordum. taehyung'la dalaşmamda elbette ki babamın etkisi büyüktü zira bizi çok tutucu yetiştiriyordu. onun dedikleri olurdu, pek temasta bulunmazdık. sevgisini belli etmezdi, hislerini kontrol eden vanayı sıkı sıkıya kapatmıştı. çekinirdik ondan.. fakat tek neden bu değildi. ben onların kuklası olmamıştım hiçbir zaman. dediklerini yapıyor gibi görünür fakat hep kendi istediğimi yapardım ve ruhları bile duymazdı. taehyung ile olan kavgalarımda onun da payı büyüktü. durduk yere yumruklaştığımız olmadığından değil ama çok sefer de sebeplerimiz vardı kavge etmek için.

"taehyung'un annesini üst komşuyla çekiştirmenin günahı da senin boynuna öyleyse anne?" diye mırıldandım sakince. "onların kabahatleri senin de çeneni yormuş anlaşılan." ardından kucağımdaki kumandayı koltuğa sertçe bıraktım. bir tur sekti. annem afallamış bir ifadeyle bana bakarken onu pas geçtim. kenarda duran geniş hırkamı omuzlarıma attıktan sonra kendimi de kapının dışına attım.

buram buram, keskin bir kış kokusu vardı sokakta. sahiden de sonbahar bitiyordu ve gelecek olan yağışların habercisiydi ten acıtan soğuk. bunu önemsemedim. ayakkabılarımın kaldırımları ezmesine izin vererek aylak aylak yürümeye koyuldum sokakta. gidecek net bir yere sahip değildim. en fazla parka giderim diyordum zira rahatça, sessizlik içerisinde oturabileceğim bir yerdi orasıydı.

"tanıdığım herkes de aziz kesildi başıma." diye söylenerek burun kıvırdım. önüme çıkan taşa ağırca tekmemi savurduktan sonra nereye gittiğini önemsemediğim için gözlerimi başka yöne çevirdim. mahallemizdeki sokak lambalarının çoğu arızalıydı. kimi yanıyor, kimi sönük kalıyor, kimi ise bir öyle bir böyle duruyordu. bu durum da sinirimi bozmuştu işte. birisi içimde bir kıvılcım yaktı mı, devamı çorap söküğü gibi geliyordu benim içimde. bir kere hiddetlendiysem sonrasında senin boynun neden eğri diye dahi homurdanır oluyordum. öyle bir andaydım yine lâkin çok da dingin gözüküyordum dışarıdan.

litost. ✔Where stories live. Discover now