Gece için hazırlanmayı sona bırakarak yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerime alışveriş için en rahat kıyafetlerimi geçirdim. Ufak çantama gerekli olabilecek eşyaları koydum. Saçımı rastgele topuz yaparak odadan çıktım.

Asal'ın odasında olmamasına şaşırmamıştım. Ne de olsa ona düşen ev süsleme hazırlıklarını, arasındaki buzları yeni yeni erittiği sevgilisiyle yapacaktı. Buzlar eridikçe yerini daha sıcak bir aşka bırakıyordu. Benimde yanımda, beni aşka getirecek biri olsa, ben de daha hızlı ve özenli hareket edebilirdim.

Merdivenlerden miskince inmeye başladım. Annem, babam, Önder Dayım ve eşi, salonda oturmuş harıl harıl bir şeyler konuşuyorlardı. Görüş alanlarına girene kadar adımlarımı biraz daha sessiz atmaya çalıştım. Biz amcamların evinde beşizleri eğlendirirken, onlarında hastanede bir şeyler planladığına kulak misafiri olmuştum. Fakat yüzlerinden düşen parçaların çokluğu bakılırsa, pek de eğlenceli bir şey planladıklarını sanmıyordum. Beni fark eden dayım, ne konuştuklarını tam anlamıyla çözemeden diğerlerini uyardı. Anında konuşmalarının yönünü değiştiren grup yakalanmamış izlenimi vermeye çalışıyordu.

"Mutlu yıllar Fındık Faresi."

Dayım oturduğu yerden kalkarak bana doğru yürüdü. Annemlerle aramdaki soğuk savaşı fark ettiği günden beri, aramızı bulmaya çalışıyordu. Garip olan bizimkiler buna eskisinden daha çok istekliydi. Sanırım ölümden dönmüş olmam, o lanet inatlarını kırmıştı ama ben, bana yalan söylemelerine neden olan olayın aslını öğrenmeden, onlara eskisi kadar yakın olacağımı sanmıyordum. Tamam, babam belki katil değildi ama ortada iki öldürülen insan vardı. Özellikle de biri, bana aşkın kapılarını sonuna kadar kapattırmıştı. En azından kaybettiklerime değmeliydi gerçekler...

"Ne mutlu yıl ama," diye iç geçirerek kollarını açmış dayıma sarıldım. "Sana da mutlu yıllar dayı." Sarılmama karşılık veren adam şefkatle sırtımı sıvazladı. "Dışarı çıkıyorsun galiba," dedikten sonra sadece benim duyabileceğim yükseklikte de "Gitmeden annenlerin yeni yılını kutlamayı unutma," diye fısıldadı. Yavaşça benden ayrılırken de sözlerini perçinleyen bir bakış attı. Belli ki döndüğümde onları bulamayacaktım. Geceye daha çok vardı, o kadar zaman ne yapacaklardı ki?

Dile dökülmeyenlerin tenhalığında kaçırdıkları bakışları üzerime doğru çekmek için "Herkese mutlu yıllar," diledim. Bezmiş ses tonumdan rahatsız olmuş gibi öksüren dayım, uyarı niteliğinde bir bakış attı ve annemlerin yanına gitmemi işaret etti. Sıkıntılı bir nefes alırken yavaşça bizimkilere doğru yürüdüm. Benim onlara doğru gittiğimi fark eden annem ayağa kalktı. Babamsa önündeki sehpadan başka bir yere bakmıyordu ama bana her şeyi ve herkesi görüyor gibi hissettiriyordu.

"Mutlu yıllar kızım."

Ses tonundaki kırgınlığı gizlemek için boşuna çabalayan annem beni kollarının arasına aldı. Bu temas, çok uzun zamandır geri plana attığım gözyaşlarımı harekete geçirdi. Kokusu burnuma doldukça, yaşlar şahlandı. Ağlamamak için kirpiklerimi seri bir şekilde kırpmaya başladım. "Bu yıl gönlünden her ne geçiyorsa senin olsun." Kulağıma doğru fısıldadığı dileğiyle gözlerimi kapattım. Gerçekleşmeyecek bir dileğin acısı o bahsettiği gönle öyle güzel taht kurmuştu ki...

Yavaşça annemden ayrılırken "Teşekkür ederim," dedim. Ağlayacağımı hissettiğim için çok fazla kelimeyi bir araya getirmemeye çalışıyordum. Buğulu gözlerle bana bakan annem yavaşça kollarımı sıvazladı. "Seni canımdan çok seviyorum biliyorsun değil mi?" diye sorduğunda titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım. Başımı bildiğimi belli edercesine sallarken gözlerim daha da çok doldu. Annem ağlamasına ramak kalmış ifadesini gülümsemesine sakladı. Babamın yanına gitmemi işaret eden bir bakışla önümden çekildi. Babam hala gözlerini sehpadan ayırmamıştı. Bunu ilk anda, gözlerini benden kaçırmak için yaptığını düşünmüştüm ama onun burada olduğumun bile farkında olduğunu sanmıyordum. Çok fazla düşünceli duruyordu. Hatta kafasından geçenler neyse, onların içine hapsolmuş gibiydi. Bundan rahatsız olduğu hafif çatık kaşlarından belliydi. "Baba," diye seslenerek ilgisini üzerime çekmeye çalıştım. Bakışlarını yavaşça bana çevirdi. İlk an beni görmediğine emindim. Daha sonra, üzerime odakladığı bakışlarından dalgınlığını bertaraf etti ama göz bebekleri, hala derinlerdeki acısını taşıyordu. Ne oluyordu Allah aşkına?

VELİAHTLAR 2 - ENSALWhere stories live. Discover now