KÖRDÜĞÜM ♥ 20

4.8K 259 85
                                    

ENES

Nabız gibiydi zaman. Parmaklarının arasına alınca atışını hissederdiniz. Tabi elleriniz titremiyorsa... Sonrasında ise varlığını bile unuturdunuz. O sessizce atmaya, siz akıp giden hayatın koşturmacasına kapılıp giderdiniz. Yaşadığınız, sizi derinden etkileyen ve değiştiren olaylar olduğundaysa, bu zamana işaret koyardınız. Diğer sıradanlıklardan ayırmak adına.

Masal'la yaşadığımız o korku dolu zamana bir işaret koymuştum. Zaten o geceden sonra okul, ev, bar üçgeni arasında mekik dokumaktan başka zamana işaret koyacak bir şey de yapmıyordum. Makine düzeniyle işleyen sıkıcı bir hayattı benimkisi. Her gün, tıpkı ötekine benziyordu. Deniz'le yurtdışı hayallerimizi gerçekleştirmek için paraya ihtiyacımız olmasa, çoktan basıp gitmiştim bu şehirden...

"Ben bakıyorum."

Kapı zilinin çaldığını duyduğum an düşüncelerimden sıyrıldım. Odasından çıkan Deniz "Lavin gelmiştir," diyerek salonun önünde hızla geçti. O geceden sonra hayatına işaret koyan sadece ben değildim tabi ki. Deniz ve Lavin'in gittikçe yakınlaşan ilişkilerine bakılırsa, sevgilisizlikten yakınan arkadaşımın muzdarip olduğu bir konu kalmayacaktı.

"Enes."

Tereddütlü bir seslenişle salonun kapısında beliren Deniz, "Misafirin var," derken bana bakmıyordu. Fakat alnının şaşkınlıkla kırıştığını görebiliyordum. Kenara çekilmesiyle görüşüme giren kadın "Umarım rahatsız etmiyorumdur," dedi kibar bir dille. Yayılarak oturduğum koltuktan bir çırpıda toparlanıp ayaklandım. Bu kadının benim evimde ne işi vardı?

"Hayır, hayır. Sadece sizi burada görmeyi beklemiyordum. Buyurun lütfen. Hoş geldiniz."

Deniz, Masal'ın annesini salona buyur etti. Merakla bu anlamsız bulduğum sahneyi izlerken farkında olmadan kazağımın kolunu çekiştirmeye başlamıştım. Kadın yüzüne asmayı tercih etmediği gülümsemesini gözlerinde taşıyarak "Merhaba Enes," dedi. "Haber vermeden geldim ama müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?" Sabahın köründe kapımı çaldığına göre önemli bir konu olmalıydı. Masal'la ilgili olduğu da kesindi. Lavin Ada geçen geceyle ilgili bir pürüz çıkmadığını söylediğine ve ben bu süreç içerisinde Masal'la ilgili haberleri ondan aldığıma göre, şu anda salonumda dikilen kadının gelişini neye borçlu olduğumuzu bilmiyordum.

"Ben montunuzu alayım."

Sessizliğimi neye yoracağını bilemeyen Deniz, kadına istenmiyormuş gibi hissettirmemek için araya girdi. Elif Hanım teşekkür ederek çıkardığı montu arkadaşıma uzattı. "Rica ederim ne demek. Bir şey içer misiniz?" Yine nazik bir dille teşekkür eden kadın, istemediğini söyledi. "O zaman ben odamdayım. Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenirsiniz." Deniz yüzünde büyüklere bahşettiği o hürmetli gülümsemeyle geri geri salondan çıktı ve sadece benim görebileceğim bir şekilde, dudaklarından hiçbir ses çıkarmadan 'Nazik ol' demeyi de ihmal etmedi. Deniz'in yanımızdan ayrılmasıyla gözlerimi, salonumuzla ilgileniyormuş gibi inceleyen kadına çevirdim.

"Oturmaz mısınız?"

Sorumla beraber bakışlarını bana çeviren kadının ifadesinde bir gülümseme görür gibi oldum ama emin olamadım. Tekli koltuğun ucuna dikkatli bir şekilde ilişirken çantasını da ayakucuna bıraktı. Gözleri hala salonumuzu tarıyordu. Ne bulmayı bekliyordu ki?

"Ne hakkında konuşmak istiyordunuz?"

İlgisini üzerime çekmek için ortaya attığım soru, aslında hoş beş etmeden konuya girmeye çalışmamdan kaynaklıydı. Bakışlarını tekrar bana çeviren kadın, nazik bir hareketle boğazını temizledi. Ses tellerini değil de düşüncelerimi silkelemek istiyor gibi duruyordu.

VELİAHTLAR 2 - ENSALWhere stories live. Discover now