KÖRDÜĞÜM ♥ 2

8.5K 407 175
                                    

Enes'ten hiç bölüm okumamıştık...

Hazır mıyız? :)

* *

ENES

Gerçek cesaret neydi biliyor musunuz?

Ne hissedersen hisset, ağzını kapalı tutmaktı. Sadece hakikati konuşmak değil, onu bildiğin halde, sırf olabilecekler yüzünden sessiz kalmakta cesaret işiydi. Önem verdiğin birinin tadı kaçmasın diye, olur olmadık küfürleri yutmakta buna dâhildi.

Sessiz kalmak her zaman korkmak anlamına gelmiyordu işte...

Ufaklığın amcalarından biri olduğunu bildiğim adamın uyarı dolu sözcükleri, öfkeden içimi titretse de dışım bu zevki ona yaşatmayacak kadar sakindi. İfadesindeki düşmanlığı dağıtmak için kılım bile kıpırdamıyordu. Dışarıdan bakan biri gamsızlık olarak adlandırabilirdi bu durumu. Oysaki bu otokontrolü sağlamam uzun yıllarımı almıştı. Çok acı tecrübeleri...

Cesaret gerçekten susmaktan geçiyordu ve bunu bana hayat, kanaya kanaya öğretmişti.

İzlendiğimi hissettiğim an, bakışlarım metrelerce uzağımda olan kıza kaydı. Nasıl bu kadar yanımda hissettirebiliyordu? Sanki sıcaklığı hala üzerimdeydi. Gözlerindeki yoğun ve baskın korku kimin içindi? Onu ele vereceğimi mi düşünüyordu yoksa benim kendimi koruyamayacağımdan mı endişeliydi? Tepkisizliğimin onun için olduğunun farkında değil miydi bu kız?

"Masal'ın iki babası olduğunu bilmiyordum."

İddialı cümlemi alçacık ama buz gibi bir ses tonuyla sarf ettim ve cümlelerini ağzına tıktığım adama baktım. Kısılan gözleri öfkeyle çalkalanıyordu. Çenesi kasılmıştı. Sanki cümlemdeki her bir kelimeyi, dişlerinin arasında un ufak etmek ister gibi sıkmıştı. Korkutucu gözüküyordu ama bana hesap sorması gereken kişi o değildi. Bu yüzden tavrı, tarzı, kurduğu cümleleri umurumda bile değildi.

"Bora."

Ben hariç, herkesin içine korku salan ses, ansızın yanımızda belirdi ve sahibinin duruşuyla perçinlendi. Deniz dibime girmiş bir şeyler fısıldıyordu. Gitmemizle ilgili sözleri ve tavrı zerre kadar ilgimi çekmiyordu. Çünkü şu anda tamamen, Demir Kara'ya odaklanmıştım. "Ne oluyor burada?" diye soran adam, arkadaşından başka kimseye bakmıyordu ama herkesi ve her şeyi görüyor gibi hissettiriyordu. Bora denen adamın, bana olan bakışları daha da sertleşti. Fakat bu hiddeti sadece benden kaynaklanmıyor gibi hissettirmişti.

"Masal'ın yanındaki delikanlıyla konuşuyorduk."

Kasılan çenesine rağmen kaygısız bir ifadeye bürünmeyi başaran Demir Kara, başını bana doğru çevirdi. Orada olduğumu bilmesine rağmen, nasıl bu denli yokmuşum gibi hissettirebiliyordu. Bir süre yüzümü öylece izledi. Onun öylesine yaptığı sıradan bir hareket, karşısındaki insanın bam telini sızlatacak bir güç barındırıyordu ve bu gerçek anlamda tepkisizliğimi zorluyordu. Benim üzerimde böylesine güçlü bir etki bırakmak herkesin harcı değildi ve bu adam bu konuda her zaman başarılıydı. Ortamdaki gerginlik, bir anlığına tüm gürültüyü bertaraf etti. Kısa süren sessizliğimiz sırasında neler düşündüğünü bilmeyi isterdim ama nasılsa birazdan öğrenecektim değil mi?

"Cem'le ilgili bir gelişme var mı?"

Bakışları iyice üzerime odaklandığı sırada, sorduğu soru düşüncelerimin saptığı istikametin yolunu kesti. Allak bullak oluşumu gizleyememiştim. Söyleneni duymamasının imkânı yoktu ama o kadar donuk bakıyordu ki, bir an için arkadaşını dinlemediğine dair şüpheye düşmeme neden oldu. Buna arkadaşı da şaşırmış olmalıydı. Çünkü o hiddetli bakışları gevşemiş, "Arama çalışmaları devam ediyor," cümlesindeki her bir kelime afallamış halini yansıtmıştı. Nihayet Demir Kara bakışlarını üzerimden çekti. İtiraf etmem gerekiyordu ki, çok ağır bir yükün altından kalkmış gibi uyuşmuştum.

VELİAHTLAR 2 - ENSALDonde viven las historias. Descúbrelo ahora