KÖRDÜĞÜM ♥ 5

6.4K 334 158
                                    


ENES

Sabaha karşı kapının yumruklanmasıyla gözünüzü açmak dayak yemekten farksızdı. İlk şoku atlattıktan sonra apar topar ayaklandım. "Ne oluyor?" Koridorda karşılaştığım Deniz'de benim gibi yatağından fırlamış gibi görünüyordu. Fakat onu itekleyen şey korkuydu. Beni ise merak... "Öğreneceğiz," diyerek apartmanı başımıza toplayacak olan gürültüye doğru yürüdüm. Kapı deliğinden apartman holünü kontrol ettiğimde tanımadığım ama daha önce gördüğüme emin olduğum tiplerden biriyle göz göze geldim.

"Enes Bey?"

Ona baktığımı fark eden adam, seslenirken çekimserdi. O çalmaya bakılırsa, evimin burası olduğuna emindi ama tek başıma olup olmadığımı bilmiyordu. Sessizliğimi işine geldiği gibi yorarak "Kapıyı açmanızı rica ediyorum," diye ekledi. Az önceki gürültü düşünülürse, bu kibarlık, ricadan çok uzak bir istekti. Yanı başımda nefesini tutmuş Deniz'e baktım. Böyle baskınlara alışık olmayan bünyesi haklı olarak durumu sorguluyordu. "Kim bunlar?" Ses çıkarmadan dudaklarını kıpırdattı. Bir tahminim vardı ama bu kadar tantanaya gerek var mıydı, işte bundan emin eğildim.

Elim kapı kilitlerinin üzerine gitti. Deniz çevik bir hareketle beni durdurdu. "Ne yapıyorsun?!" Sessiz yakarışına belli belirsiz gülümsedim ve merak etmemesini belli eden bir bakış attım. Yine de itiraz ederek "Polise haber verelim," dedi. Savcı olmaya ant etmiş bir adam olarak, her olayda polise haber verirsem davaların içinden çıkamazdım. Bu tür olaylara alışmam gerekiyordu Nasıl yönetmem gerektiğini de öğrenmeliydim. Bu baskın, benim için bulunmaz bir fırsattı anlayacağı. "Ben hallederim." Ona verdiğim güvenceye sığınarak ellerini birkaç seferde çekti ama hala en ufak bir sıkıntıda engelleyebilmesi için fazla uzaklaşmadı. Kilitleri mümkün olduğunca sessiz çevirdim ve kapıyı açmak için geri çekildim.

Karşıma çıkan üç adamdan bana en yakın duranı "Demir Bey sizinle konuşmak istiyor," dedi. Ardımdaki nefesin sesi kesildi. Bense bu hesaplaşmanın er ya da geç geleceğini bildiğim için şok tanımına uyan hiçbir şey yapmadım. Aksine "Gidelim," diyerek botlarımı ayağıma geçirdim. "Saçmalama Enes, nereye gidiyorsun?" Deniz sesinin korkusuz çıkmasına büyük bir çaba harcasa da başaramıyordu. O da bu anın geleceğinden emindi oysaki ama belli ki bu kadar erken olacağını beklemiyordu. 

"Birkaç saate gelirim."

"Bende geliyorum."

Gülümsedim. Her zorluğa birlikte göğüs germeye alıştığım çocuğun bu teklifi şaşırtmamıştı. Aksine ne zaman geleceğini merak ediyordum. Deniz montunu almaya çalışırken "Sen burada beni bekle. Ben işim bitince geleceğim," dedim her bir kelimeyi sakince vurgulayarak. Bu, 'birkaç saat içinde benden haber alamazsan asıl polise git' demekle eş değerdi. Deniz anında mesajı aldı. İçinin rahat etmediğini biliyordum ama teklifi kabul etmek zorundaydı. Bu ondan çok benim iyiliğim için gerekliydi.

"Dikkatli ol."

Başımı merak etmemesini belli edercesine salladım. Elindeki montu bana uzattı. Aceleden benimkini aldığını fark etmemiş olmalıydı. Minnettar bir bakışla montu aldım ve arkamdaki adamların sabırsızlığını kışkırtmamak adına hızlıca üzerime geçirdim. Deniz'in gözleri "Senden haber bekliyorum," derken kısacık bir an sol tarafıma doğru kaydı. Ona bakmıyor olsam büyük ihtimalle kaçıracağım kadar hızlı bir hareketti bu ama sol cebimdeki ağırlığı hissetmeme yetecek kadarda etkiliydi. Üzerimi düzeltir gibi yapıp elimi montta, özellikle sol göğüs cebine denk gelen yerde dolaştırdım. Benimkisi odamda olduğuna göre Deniz hangi ara kendi telefonunu montun cebine sokmuştu. El çabukluğu marifeti diye buna deniyordu. Bu çocuğun planlı hareketlerinden korkulurdu. "Merak etme. İlk fırsatta haber vereceğim." Deniz ciddi bir tavırla başını sert bir şekilde kıpırdattı.

VELİAHTLAR 2 - ENSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin