42

1.8K 181 141
                                    

Yong Sun öfkeden gözü dönmüş bir şekilde odasına gelmişti. Gelir gelmez de odada ne varsa kırıp dökmeye başlamış ve içindeki öfkeyi dışarı yansıtmıştı.

Kabullenemiyordu. Hiçbir hücresi kabullenemiyordu yaşadıklarını. Yıllarca bedeni savaş vermişti uyanmak için ve sonucunun bu olmaması gerekiyordu. Eski zamanları düşündü. Eskiden kendisine sevgiliyle ve aşkla bakan gözleri..

Şimdi her biri bakışlarını üzerinden çekmişti. Bakışların tek odak noktası Jungkook olmuştu. Yong Sun aklına gelen çocukla sinirle kendini yere attı. Çığlıkları kulağına doluyordu. Kimsenin duymadığı çığlıklarını yine kendisi dinliyordu.

"Senden nefret ediyorum Jungkook! Ölümüme neden olsa bile senin buradan defolup gitmeni sağlayacağım! Bundan emin ol." Elinde tuttuğu çarşafı daha çok sıkmış ve akan gözyaşlarını silmişti.

Ancak bedeni de gösterdiği öfkeye tepki verircesine acı çekmeye başlamıştı. Neresinin acıdığını bile bilmiyordu. Tüm bedeni hareket etmeyi kesmiş ve geriye doğru düşmüştü. Artık sesi de çıkmıyordu. Tek istediği bedeninde gezinen acının geçip gitmesiydi ama daha fazlası geliyordu.

Bedeni hala yorgundu. Yıllarca uyumuş olmanın getirisi olarak düşünüyordu Yong Sun bunu ama artık pek de öyle olduğunu sanmıyordu. Bedeni yavaş bir şekilde iflas ediyordu sanki.

"Yong Sun! Neyin var? Konuş benimle lütfen." Mia'nın sesi kulaklarına dolsa da konuşup cevap verememişti.

Mia, kardeşi olarak gördüğü çocuğu bu şekilde bulunca eli ayağına dolanmıştı. Ağlamak istemiyordu, hayır. Ağlamanın ona bir yardımı olmayacağını biliyordu çünkü. Elinden geldiği kadar soğukkanlı davranarak ayağa kalktı ve titreyen ellerini gözardı ederek çantasına yöneldi. Yaptığı iksiri yanında getirmişti. Yong Sun'un hala toparlamadığını biliyordu ve bir şey olma ihtimaline karşılık hazırlıklı olmak istemişti.

"Hadi ağzını açmaya çalış. Daha iyi olacaksın söz veriyorum." Saçlarını severken dudağına gelen gözyaşının tuzlu tadını aldı Mia. Ne kadar ağlamayacağını söylese de olmuyordu.

Zorda olsa içirdiği ilaç bir süre sonra etkisini göstermiş ve Yong Sun az da olsa hareket eder hale gelmişti.

"Nasıl hissediyorsun?" Yong Sun kendisine belki de tek değer veren insana içten bir şekilde gülümseyerek baktı.

"Ölüyor gibi hissediyorum." Bu gerçekti. Vücudundaki tüm organları sanki çalışmayı bırakmış, kemikleri kırılmış gibiydi. Hissettiği böylesine bir acıydı gözünde.

"Hayır şöyle saçma düşünceleri aklından at artık. Ölmeyeceksin Yong Sun!"

"Mia, ikimizde biliyoruz sonumun ne olduğunu. Geri dönünce belki Yoongi.." Yong Sun hırsla gözündeki yaşı silip yeniden kıza baktı. "Belki benimle yeniden mühürlenir diye düşünmüştüm. Sonuçta beni seviyordu ve ben de onu seviyorum. Ama erken konuşmuş olmalıyım.."

"Seninle yeniden bir olacak Yong Sun. Bu şekilde ölmeni izleyecek değilim!"

"Ona asla söylemeyeceğim. Söylersem mecburiyetten yapar ve ben bunu istemiyorum."

Yong Sun daha sonrasında bir şey dememiş ve sessizliğe bürünmüştü. Mia, yerden genci zorda olsa kaldırarak yatağına yatırıp üzerini örttü. Saçlarını sevdi uzun süre. Uyuyana kadar devam etti buna. Zaten yorgun bedeni de fazla direnmedi ve uykuya daldı.

"Merak etme hayatım. Senin yerine ben söyleyeceğim her şeyi.."

°°°

"Yah! Kim Taehyung! Nasıl bir şey bile dememize izin vermeden kendi başına kararlar alıyorsun?" Seokjin arkadaşına kızgınlıkla baktı. Tamam içlerinden biri bunu yapacaktı ama ortak bir karar olsa daha iyi olacaktı.

Fernweh || YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin