11

2.1K 206 65
                                    

Genç adam kucağında kızıyla birlikte koşuyordu. Sürekli arkasına dönüyor, birinin gelip gelmediğine bakıyordu. Diğer yandan da kızının sessiz olması için dua ediyordu. Won Woo da önden gidiyor ve karanlıkta gizlenen birileri var mı diye kontrol ediyordu.

Yaptığı şey belki çılgınlık olarak görülebilirdi ancak genç adam burada kalmanın daha büyük bir çılgınlık olduğunu biliyordu. Ailesinin yanında kalmak demek yaşadığı şeylerin tekrar etmesi demekti ki bunu hiç istemiyordu. O yüzden hiç düşünmeden onları arkasında bırakmıştı.

"Çok az kaldı sınıra. Biraz daha dayan lütfen."

"Ben iyiyim merak etme. Sadece Min Ji biraz huysuz."

"Aynı babası gibi desene." Won Woo sessizce gülümsedi. Kulağı hala çevreden gelen seslerdeydi.

"Babası gayet de sakin biri."

Jiwoon suratını asarak cevap verdi. Min Ji ağlamaya başlayınca genç adam hemen susturmaya çalıştı.

"Şşt ağlama bebeğim. Lütfen ağlama. Çok az kaldı biraz daha uslu dur yalvarırım." Kızını kucağında sallarken arkadaşı durması için elini kaldırdı. Sürü sınırına gelmişlerdi. İleride ormanın başladığını belli eden ağaçlar görünmüştü.

"Etrafta kimse yok Jiwoon. Bugün burada bir arkadaşımın nöbeti var. Ancak kendisi şuan sarhoş bir şekilde sallanıyor olmalı. Amcangil ileride bekliyordur. Hadi bundan sonrasını tek başına gideceksin. Benimde hemen geri dönmem gerek. Fazla dikkat çekmemeliyim."

Jiwoon gözyaşlarını tutamıyordu. Arkadaşı onun için çok şey yapmıştı ve kendisi gidince ilk onu suçlayacaklardı.

"Sende benimle gel Won Woo lütfen. Burada kalırsan sana zarar verirler." Arkadaşı gülerek yaklaştı ve küçük kıza zarar vermeden sarıldı.

"Hayır hayır kimse bana zarar vermeyecek merak etme. Bunları düşünmeyi bırak ve koşmaya başla." Jiwoon el mecbur arkadaşından ayrıldı ve tekrar teşekkür etti. Ardında sadece arkadaşını bıraktığı için buruk ve suçlu hissediyordu. Ancak kızı her şeyden önce geliyordu. Arkadaşına son kez baktıktan sonra koşmaya başladı. Hiç düşünmeden karanlık ormana girdi ve amcasını aramaya başladı.

Jiwoon bunun için çok fazla uğraşmamıştı. Amcası ve yanındaki 3 kişi bir ağacın altında bekliyorlardı. Üstlerinde olan siyah pelerinlerinden ilk başta tanıyamamıştı ancak amcasından gelen tatlı vanilya ve zambak kokusundan kim olduğunu anlamıştı.

"Jiwoon?" Jin gelen kişiye doğru dönmüştü. Kucağında bir bebek taşıyordu ve öncesinde hamile olduğunu bilmiyordu bile. Şuan fazlasıyla şaşkındı.

"Amca benim. Lütfen gidelim hemen." Jin yanına gelen gence hemen sarılmış ve kucağındaki bebeği almıştı. Ağlayan bebek bir süre sonra susmuştu. Orman artık sessiz bir yer haline gelmişti. Jin gülümseyerek konuştu.

"Bebekler üzerinde iyi bir etkim olduğu söylenir." Jiwoon şaşkınlıkla bakıyordu.

"Hadi dikilip durmayın da gidelim biran önce. Resmen açık hedef gibi dikiliyoruz burada!" Yoongi artık beklemek istemiyordu. Gelen çocuk da onun lafıyla hemen hareketlendi. Onunda istemediği her halinden belliydi.

"Uzun yoldan gidelim sürüye. Böylelikle biri takip edecek olursa erken farkederiz ve doğrudan sürüye götürmeyiz." Namjoon'un önerisini hepsi kabul etmişti.

Taehyung önden, Yoongi ise en arkadan gidiyordu. Bu şekilde gitmeleri yanlarında olan iki omeganın güvenliği için daha iyiydi.

İki gündür yoldalardı ve hepsi fazlasıyla yorulmuştu. Özellikle de Jiwoon. Sürü sınırına az kaldığı için hepsi biraz dinlenmek için göl kenarına oturdular. Jin ne kadar Jiwoon ile konuşmaya çalışsa da pek bir şey anlatmamıştı. Oda üstüne gitmeyi bir kenara bırakmış kendi isteğiyle anlatmasını beklemeye başlamıştı.

Fernweh || YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin