5

2.7K 231 35
                                    

Genç adam hala bilinci kapalı bir şekilde yatıyordu. Kaldığı oda olması gerekenden daha kalabalıktı. Hoseok bundan dolayı diğer hastaların farklı odalara götürülmesini istemişti. Herkes oldukça gergin olduğu için fazladan bir kişiyi daha kaldıramazlardı.

Yoongi hala gözlerini açmayan çocuğun başında durmuş yüzünü inceliyordu. Tanrı biliyor ya ne çok özlemişti bu şekilde yüzünü doyasıya izlemeyi. Ailesi burada olduğu için fiziken dokunamasa da ruhuyla okşuyordu yüzünü genç adamın. Yüzünü sevmeyi Jin'in ağlamaktan kısılmış sesiyle yarıda bıraktı.

"Neden onun kurdunu hissedemiyorum Namjoon. Oğluma ne oldu böyle?" 

Namjoon eşinin çaresiz sesine dayanamıyordu. Oda fazlasıyla üzülüyor ve ne olduğunu düşünüyordu. Ancak onun bildikleri bu gerçeklik karşısında çaresiz ve yetersiz kalıyordu. 'Bir babanın evladına dair her şeyi bilmesi gerekmez mi?' Diye içten içe kendini suçluyordu. Onu daha öncesinde koruyamadığı ve şimdi de yardım edemediğini düşündüğü için Jin'e karşı fazlasıyla mahcup hissediyordu. O yüzden sessizliğini koruyor ve eşine sarılarak karşılık veriyordu.
Yoongi bu sessizliğe daha fazla katlanamadığı için bakışları Taehyung'u buldu.

"Anlat neler olduğunu. Tek bir noktayı bile atlama." Taehyung ise bu konunun bir şekilde buraya geleceğini biliyordu. Bu yüzden aklında anlatacağı şeyleri çoktan toparlamıştı.

"Gençlerin mücadelesi öncesinde biraz sınırlarda gezinmek istedim." Taehyung konuşmasını bitirmeden Yoongi hemen lafını kesti.

"Hangi sınıra gittiniz?"

"Kuzeydeki orman sınırına." Yoongi kafasını salladığında Taehyung devam etti.

"Sınıra doğru gidince bazı sesler duyduk. Birkaç adamın gülüşme sesleri. Bu sorun değildi yani bunu umursamadım ancak o seslerin arasında çığlık sesleri de geliyordu. Yardım istiyordu." Taehyung devamını anlatmak istemiyordu. Kendinin bile o görüntüler aklına gelince çileden çıkıyordu. Diğerleri de aynı tepkiyi gösterecekti. Aşağıda zindanda olan adamları çok zor günler bekliyordu.

"Devam et!" Liderin şimdiden sabrı tükenmişti. Arkadaşının lafının nereye gidebileceğini az çok biliyordu ancak öyle olmaması için bildiği tüm Tanrılara dua etti. Ancak Tanrılar'ın onu sevmediğini unutmuştu.

"ONA DOKUNMAYA ÇALIŞIYORLARDI. Ben-ben az daha geç kalsaydım neler olurdu bilmiyorum." Sonlara doğru sesi kısılmış ve yere çökmüştü. Yaşanılan şeyler herkese ağır geliyordu. Odada oluşan sessizliği bir şeylerin kırılma sesi böldü. Yoongi sinirle bir şeyleri parçalıyordu ve ne kadar kızgın olduğu odadaki yoğun feremon kokusundan belliydi.

"Ona. Kim. Dokunmaya. Cesaret. Etti!" Herkes gözü dönmüş alfanın yapacağı şeylerden korkuyordu. Sakin sesle konuşuyordu ve biliyorlardı ki bu en tehlikeli ses tonuydu.

"O adamları tanımıyoruz. Bizim sürüden değiller. Onları getirdik zindanda tutuluyorlar." Taehyung ayağa kalkmaya çalışmamıştı bile. Çok yorgun hissediyordu ruhsal olarak.

"Kaç kişiydiler?"

"Dört" Yoongi'nin daha fazlasını duymaya ihtiyacı yoktu. O yüzden odadan çıktı ve 3 kat aşağıda olan zindana doğru ilerlemeye başladı.
Daha fazla orada duramazdı çünkü. Kızgın feromonları arkadaşlarına zarar veriyordu ancak buna engel olamıyordu ya da engel olmak istemiyordu. Aklında her şey karmakarışıktı. Emin olduğu hiçbir şey yoktu. Ya da vardı. Emin olduğu tek şey o adamları ölmek isteyecek kadar yalvartmaktı..

~~~

Yoongi zindana indiğinde kendine hakim olma düşüncelerini bir kenara bıraktı. Artık buna ihtiyacı yoktu. Karanlık koridorlardan geçerken adamların bağırış seslerini duydu. O anda Taehyung'un anlattıkları aklına geldi. 'Çığlık atıyor, yardım istiyordu.'

Fernweh || YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin