4.

25.9K 1.1K 58
                                    

"Buradan bir süre gidemeyeceksin." Duyduğum cümle beni bir hayli tedirgin etmişti.

"Neden?" dediğimde her kes dikkatle bizi dinliyordu.

"Olduğumuz bölge çok tehlikeli. Savaş  alanındayız, giriş tamamiyle yasaklandı. Seni almak için gelmeleri neredeyse imkânsiz. Yalnız tek bir yolla gidebilirsin. " dediğinde derin bir nefes aldı. "Her ayın bir günü buraya kamyonlar geliyor, erzak, silah yardımı getiriliyor. Onlar geri dönerken birlikte gidebilirsin."

"Ne zaman gelecekler?"

"3 hafta sonra. " dediğinde şaşkınlıkla bakmaya başladım. Şimdi ben 3 hafta burada, hiç tanımadığım insanlarla bir savaşın içinde mi kalacaktım?

"Elimden geleni yaptım kızım. Ama durum kötü. " dediğinde kafamı salladım. Demek ki, savaş git-gide alevleniyordu.

"Teşekkür ederim." dedim hala üzerimde olan şaşkınlıkla. Ben burada nasıl yaşardım? Üstümde hala şüpheli gözler varken, Onur bana öldürecek gibi bakarken nasıl rahat olurdum, bilmiyorum. Ama yapacak hiçbir şey yoktu. En azından şu an burada, kendi vatanımda, kendi askerlerimizin yanındaydım. Ve bunun için şükür etmeliydim.

Hikmet Komutan gittikten sonra yine etrafa sessizlik çökmüştü. Ben aklımda olacakları, ne yapacağımı düşünüyor aynı zamanda Selma hanıma yardım ediyordum. İşimiz bittiğinde askerlerin bir kısmı uyumak için diğer odaya geçmişlerdi. Yorgun oldukları o kadar belliydi ki. Sabaha kadar tehlikeyle, ölümle karşı-karşıya olduklarını düşünmek bile zor ve korkutucuydu. İçimden onlar için dua ediyordum ama aklım bunların çoğundan her gün habersiz olan bizlerdeydi.

"Gece. "

"Efendim Selma hanım?" diyerek ona döndüm.

"Bana 'hanım' demene gerek yok kızım. 'Teyze' diyebilirsin." dedi gülümseyerek. İçimde yeniden uyanan o garip hislerden bahsetmeme gerek yoktu bence.

"Peki." dedim bende gülümsemeye çalışarak.

"Bu gün evime gidip bir kaç eşya alacağım. Sende benimle gel. Sana da kızımın giysilerinden bir şeyler alırız." Önce gerek olmadığını söylemek istedim ama bu saçma olurdu. Üç hafta aynı kifayetle dolaşmam iyi olmazdı.

"Tabii." dedikten sonra aklıma bir şey geldi ve yeniden ona döndüm. "Eviniz nerede ki?" Komutan buradan çıkmanın mümkünsüz olduğunu söylemişti.

"Aklına ne geldiğini tahmin ediyorum. Evim buradan 15 dakikalık uzaklıkta. Yani insanların çoğunluk olduğu yerde değil. Issız bir yerde. Şehre çıkmak yine tehlikeli. " Ben bir şey demeden kafamı sallarken Selma teyze yanıma yaklaşıp karşımda oturdu.

"Burada daha çok güvendesin, inan bana. "  Her ne kadar korksamda Hikmet komutanın ve Selma teyzenin güven verirmiş gibi konuşması içimi rahatlatıyordu.

***

Bir saat geçmişti. Selma teyzenin odasındaki küçük camdan yağan yağmuru izleyerek düşüncelerimden oluşan bir deryada yüzüyordum, yine. Issız ve sessiz olan bu topraklarda bu sakinliği bozan silah sesleriydi. Bu topraklarda ev yoktu, aile yoktu, burada yalnızlığın sessizliği vardı. Burada korku vardı, ölüm vardı. Ve sevmediğim sonbaharın gözyaşları burada tabiata değil, insanlara ağlıyordu.

SINIRWhere stories live. Discover now