KÖRDÜĞÜM ♥ 17

Start from the beginning
                                    

"Korkarken kendimden, titrerken ellerim

İsterken yarınları seninle, göremedim

Bilirken içini, kaldım hep dışında

İsterken yaşamayı seninle, bilemedim

Sendin, düşmanım."

Son kelimemle omzunun üzerinden başını bana çevirmesi bir oldu. Sahne ışıkları gözümü almış olsa da ifadesindeki düşmanlığı görebiliyordum ve son cümlemi müzik arasında tekrarladım.

"Sendin düşmanım. Git."

*

MASAL

Kuru sıkıydı bizim hikâyemiz. Öldürmüyordu ama çok acıtıyordu...

Mesaj dolu altı parçadan sonra ara vermeleri derin bir nefes almama neden oldu. Telefondaki oyun sayesinde yüzünü görmediğim adamın en azından bir süre de sesini duymamak bana iyi gelecekti. Hatta oyuna biraz daha odaklanabilirsem, sessizlikle beraber belki bu ortamdan bile tamamen kopabilirdim. Kim bilir...

"Masal?"

Tabi bu sessizlik işi bizim masa için geçerli değildi. Tüm şekerleri Enes'in kafasıymış gibi patlattığım oyundan başımı kaldırdım. Fakat zihnim o kadar doluydu ki kimin bana seslendiğini kaçırmıştım. "Efendim," diyerek gözlerimi masada dolaştırdım.

"Bir şeyler içmek ister misin?"

Korhan'ın sorusuna "Ha, hayır. Teşekkür ederim," diye cevap verdikten sonra tekrar telefona gömüldüm. "Sıkıldıysan gidebiliriz Masal." Bahar'ın teklifini yine reddederek "Sadece kafamı boşaltmaya çalışıyorum," diye şuandaki durumumu açıkladım. Düşünceli bir ses çıkarmasının ardından "Şeker patlatarak mı?" diye sordu. Belli ki bir süredir beni takip ediyordu. Göz hapsinde olduğum kıza başımı onaylarcasına sallayarak karşılık verdim. Aklıma Korhan'ın evli olduğunu öğrendikten sonraki gergin tavırları gelince de "Denemelisin," dedim. "Gerçekten rahatlatıyor." Bahar kısa bir süre sessiz kaldı. Göz ucuyla baktığım kız, bir şeylerden rahatsız olmuş gibiydi. Neden böyle bir şey teklif ettiğimi sorgulamıyordu umarım. O kadar kendini bilmez olamazdı değil mi? Bakışlarını bana çevirdiği an hoşuma gitmeyecek bir şeyler söyleyeceğini hissettim. Fakat bilmece gibi konuşmasını beklemiyordum.

"Bence birazdan gitmek isteyeceksin."

Başıyla belli belirsiz işaret ettiği yöne, bakışlarımı çevirdim. Gördüğüm manzara kafamı karıştırdı. Halhal'ın yanındakinin Deniz olduğunu bilmesem, yıllar önce kaybettiği sevgilisinin hortladığını düşünebilirdim. Halhal'ın da buna benzer hisler beslediğini konuşurkenki tavırlarından anlayabiliyordum. İkisi yan yana görmeseydim, Deniz'in o çocuğa bu kadar benzediğini fark edemezdim sanırım.

Bir dakika...

İkisi neden yan yana görüyordum ve neden arkalarındaki saz ekibiyle beraber bize doğru geldiklerine şahit oluyordum? Lavin Halam onlarla da mı daha önceden tanışıyordu? O yüzden mi bu gece buradaydık? Tanışmıyorlarsa bu neyin rahatlığıydı? Bizim masada mı takılacaklardı? Enes bunu nasıl kabul etmişti? Ayrıca Enes'in yanındaki yapış yapış duran kızlar da kimdi? Burnuma hiç iyi kokuların gelmediğini hissederken "Aksine," diyerek telefonunu kapattım. Resmen savaş mızraklarımı kuşanmış bir halde "Gece daha yeni başlıyor," diye fısıldadım. Bu işin altındaki şey, Enes'in başının altından çıktıysa ona dersini vermeden bu bardan gitmeyecektim.

"Gençler safları sıklaştıralım."

Lavin Hala'nın esprili yaklaşımına soğuk bir tebessümle karşılık verdim. Bahar'a doğru hafifçe yaklaşırken yanımıza gelen baldırı çıplak Eminelerle kendimi kıyaslamamak için elimden geleni yapıyordum. "Birbirini tanıyanlar ellerini kaldırsın bakalım." 'Tanımaz olaydım' diye iç geçirdim. Bahar sadece benim duyabileceğim bir yükseklikte boğazını temizledikten sonra elini kaldırdı. Sanırım içsel filtrem her zamanki gibi formundaydı ve bu şu ortamda önemsediğim en son patavatsızlıktı.

VELİAHTLAR 2 - ENSALWhere stories live. Discover now