Bölüm 40: Seçimler

2.4K 153 25
                                    

    Yazarın notu: Geri döndüm. Yani, en azından içimdeki kıpırtı döndü diyelim. Sanırım siz ona ilham diyordunuz. İşte.
       

----------

    Hepimiz odamızda isyan çıkmasını bekliyorduk. Bir hafta boyunca yemekler hariç insanların gözü önüne çıkmamaya özen gösterdik. Çünkü hala Bora'yı düşünen garip bakışlara maruz kalıyorduk. Bir kere Caner'e bakmaya gittim. Tıp öğrencisi olarak bildiğim şeyleri anlattım ve acısının azaldığını gördüm. İlginç bir şekilde buna sevinmiştim. Sonuçta, bizi korumak için bu hale düşmüştü. Sonra insanların garip bakışlarına aldırmadan odama döndüm. Salih'i hiç görmedim. Kimsenin onu cezalandırmadığını biliyordum. Bora yokken kimse cezalandıramazdı da. Ama belki de kendi kendisini cezalandırmıştı çünkü seçimlere bile gelmemişti. Berkay'ın bugün yemekte anlattığına göre Bora böyle durumlarda- yani kavga ve yaralamalarda, daha önce cinayet işlenmemiş- iki tarafı da dinler ve suçluyu belirleyerek birkaç hafta hapis cezası verirmiş. Daha doğrusu odalardan birine kapatırmış. Ama artık Bora yok. Ve ben isyan çıkmasının an meselesi olduğunu düşünüyordum. Şanslıydık ki, öyle bir şey olmadı. Depodaki insanlar her şeyin farkındaydılar ve kan dökülsün istemediler. Her şeyini kaybetmiş insanların daha fazla üzüntüye dayanamayacaklarına eminim. Aynı ilkokuldaki sınıf başkanı seçimleri gibi, Ozan, Turgut ve Kemal'in başkan olmasını isteyenler onların konuşmalarını dinledikten sonra el kaldırdılar ve Depo için yeni bir başkan seçildi. Kemal kendi konuşmasını yaparken kısa kesti. Dışarıdan bahsetti. Olanları bildiğinden, yaşadığından ve canı pahasına buradakileri koruyacağından. Küçüklerin ve bayanların önceliğinden de. Sıra Ozan'a geldiğinde pek de başarılı konuşamadı. Arkadaşı Bora'nın ölümü onu sarsmaya devam ediyordu. Kendini kürsüde bulunca bile titredi. Ondan önce orada ayakta duran kişi Bora'ydı. Üç aydır çok ölüm görmüştüm ama bu hastalıklı ve korkunç bir düşünce olsa da hiçbiri beni bu kadar rahatlatmamıştı. Güvende olmaya yakın bir duygu hissediyordum. Aylardır ilk defa. Ozan biraz kekeledikten sonra sıra belki de Bora kadar acımasız olduğuna inandığım Turgut'a gelmişti. Buradaki herkesi tanıdığını, buradakileri koruyacağına söz vermeyeceğini, zaten koruyor olduğunu söyledi. Onları bir başkasının kendisinden daha iyi tanıyıp anlayamayacağını da Kemal'in inadına belirtti. Onu dinleyenlere baktığımda kafasını onaylarca sallayan birkaç kişi gördüm. Kemal'i uzakta gördüğümdeyse sıkıldığını belli eden bir şekilde omuz silkti. Konuşma bitti. Oylar sayıldı.

    Kazanan Turgut oldu.

    Kemal'e oy veren 7 kişi vardı. Ben, Özgür, Alp, Elena, kendisi- evet kendine oy verdi- Sema abla ve Sema abla sayesinde eşi Cenk abi. Bizi çok seviyorlardı. En azından biz hariç birileri de vardı.

    Ozan üç oy aldı. Kendisi, eski arkadaşı Caner- onu suçlamadım- ve adı Emre olan uzun boylu genç bir çocuk. Seçimleri son anda yakaladığı belliydi, 18 yaşından küçük olanlar sayılmıyordu ve bu çocuk yaşını yeni doldurmuş gibiydi. Ozan hayalkırıklığı bile yaşamadı. Zaten kazanamayacağını biliyor olmalıydı.

    Turgut ise geri kalan ve reşit olan herkesin oyunu aldı, iki kişi hariç; Cemre ve Salih. Cemre oy vermemeyi seçti. Salih ise ortalıkta yoktu ama onun oyunu Kemal'e vereceğini biliyordum. Berkay'ın aksine, o çocuk onu kurtarmamıza rağmen hala Turgut'un tarafındaydı. Onunla birlikte Caner'in abisi olan Batuhan, Sezen abla, Aslan, Ferit abi, Kazım abi, Çiçek teyze, Ela abla, Mustafa amca, Seher abla, Cihan abi ve Can da Turgut'a oy vermişti. Turgut'la birlikte 13 kişi sayıldı ve bu sayı bizi neredeyse ikiye katladı. Bu insanlara düşmanlık duymadım, duyamazdım da. Birlikte yaşamak zorundaydık ve haklılardı. Ben de aylardır tanıdığım ve zaten önceki başkanla birlikte yönetimde bulunan birine o vermeyi tercih ederdim. Ama bu Kemal için üzülmeme engel değildi. Caner'in tekerlekli sandalyesinin yanında dikilirken, uzaktan Turgut'un Kemal'le el sıkıştığını gördüm ve bir şeylerin ters gitmemesini umdum. İnsanlar yavaş yavaş olayları unutacaktı, burada, aylaklardan uzakta, sonsuza kadar mutlu yaşayacaktık vs... Ama dertlerim burada bitmiyordu. Cemre bana uzaktan el salladı ve yanıma doğru yürüdü. Kafamı çevirdim ama kaçmama fırsat kalmamıştı. Gülümsedi. Karşılık vermedim.

Salgın: SavaşOù les histoires vivent. Découvrez maintenant