Bölüm 43: İzin

2K 143 17
                                    

    Yazarın notu: Bu bölüm de kendim için. Çünkü bugün benim doğum günüm. İyi ki doğdum...

    İyi okumalar.

----------

    Elimle pantolonumdaki kirleri temizledim. Depoda birilerinden daha az kullanılmış bir pantolon istesem iyi olacak. Bir aydan uzun süredir bunu giyiyordum çünkü. Bunu bir kız isteme olayı olarak düşünürsek, takım elbise giyiyor olmam gerekiyordu. Fakat ben yıkayıp yıkayıp aynı giysileri giymek zorundaydım.

    Olaylardan sonra depoya geri dönüp etrafı temizlemiş ve kapıları güçlendirmiştik. Tellerin biraz gerisine de tahta çitler dikmiştik. Böyle bir tehlikeyle tekrar karşılaşamazdık. Birinin bize ihanet ettiği düşüncesi aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Eğer biri bizi sevmiyor ve ölmemizi istiyorsa, kolaylıkla bizi uykumuzda da öldürebilirdi. Ve biz bu hainin kim olduğunu bilmiyorduk, onunla koyun koyuna yaşıyorduk. Zaten bir teorim vardı. Ve zamanı gelince bunu herkese söyleyecektim. Ama şimdi, daha önemli bir işim vardı.

    Derin bir nefes alıp odaya girdim. Kemal yatağının üstüne oturmuş elindeki gazeteye bakıyordu. Geldiğimi görünce gazeteyi kaldırıp parmağıyla tarihi yazan kısmı gösterdi.

    "Salgın başlamadan bir önceki güne ait."

    Yanına oturdum. O haberleri okurken ben de küçük köşe yazılarına bakındım. Bir kadının kocası tarafından vahşice katledilmesi yazılmıştı. Salgından önce de insanlar ölüyordu. Bu kadar hızlı değil, fakat en az bu kadar vahşice. Bir adam, eşine bunu nasıl yapabilirdi? Nasıl o kadar yerinden bıçaklayıp canına kıyabilirdi? Türkiye'de yaşamak her zaman bir sorundu. Ama Türkiye'de bir kadın olarak yaşamak... Sanırım daha da büyük bir sorundu.

    Konuşmak istediğim şeyleri planlı bir şekilde dilimin ucuna dizdim. Yaklaşık yarım saat bunun provasını yapmıştım. Artık yapabilirdim. Yapmalıydım.

    "Kemal... Seninle konuşmak istediğim bir konu var. Çok önemli." Güzel. İyi gidiyorsun Savaş. Harika başlangıç.

   Elindeki gazeteyi kenara bıraktı ve gözlerini gözlerime dikti. "Dinliyorum."

    Yutkundum. Boğazımı temizledim. Tekrar yutkundum. Haydi Savaş, yapabilirsin.

    "Ben ve Özgür..."

    "Onaylamıyorum." dedi net bir şekilde. Zaten biliyordu... Nasıl anlamıştı? Bizi görmüş müydü?

    "Ama daha dinlemedin, biz-"

    Sesini biraz yükseltti. "Onaylamıyorum dedim."

    "Ama Kemal-"

    "Savaş. Sus. Bu konuyu bir daha asla açma. Bitti. Her ne vardıysa, artık yok."

    Kalbimde bir delik açılmıştı. Sanki biri matkapla delmişti. Ayağa kalktım. Ellerimi yumruk yapmış bir halde ona bakıyordum. Derin derin nefesler aldığımı görünce kaşlarını kaldırdı.

    "Bana vuracak mısın?"

    "Neden? Neden Caner'le arkadaş olmasına izin verdin ama beni dinlemiyorsun bile?"

    O da ayağa kalktı. Önümde durdu. Boyu benden birkaç santim daha kısaydı ama benden daha dik duruyordu. Hep dik durmuştu.

    "Çünkü onlar çocuk. İki üç gün eğlenip bitirirlerdi. Ama sen bir adamsın." Bu dediği karşısında sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum. Onu anlamaya çalışıyordum ama olmuyordu. Olgun olduğum için Özgür'le olamazdım yani, öyle mi?

    "Bu saçmalık." Tekrar yumruğumu sıktım. "Bunu kabul etmiyorum."

    Çenesini yukarı kaldırdı. "Anlamadım?"

    "Kabul etmiyorum. Beni durduramazsın."

    Yüzü şaşkınlıktan şekilden şekile giriyordu. Ben de bir o kadar şaşkındım ama bunu görmesine izin vermiyordum. Hayatım boyunca en cesur davrandığım an olmalıydı bu. Sevdiğimin kuzenine, ona abilik yapan adama kafa tutuyordum. Bunu bizim çocuklara anlatsam inanmazlardı. Tabii, anlatamazdım zaten. Ölmüşlerdi.

    "Ciddi değilsin umarım." dedi. Yüz ifademi değiştirmedim.

    "Ciddiyim. Ona değer veriyorum. O da bana." Derin bir nefes alıp etrafına baktı.

    "Ona göz kulak olacağını sanıyordum. Bu sana yakışmadı. O küçük bir kız."

    "Zaten oluyorum. Hep olacağım." Gözlerime baktı. Ne kadar ciddi, ne kadar güvenilir olduğumu sanki oradan anlayabilecekmiş gibi derin. Sonra hiçbir şey demedi. Yavaş ve yumuşak adımlarla odamızdan çıktı.

    Sıkmaktan patlayacak yumruklarımı koyacak başka bir yer göremeyince duvara bir yumruk attım. Koridorun ucundan sesi duyan Özgür kocaman gözlerle odama daldı. Şimdi ona nasıl açıklayacaktım?

Salgın: SavaşWhere stories live. Discover now