19| Uçurtma Katili

12K 1.1K 2K
                                    

Bu bölümü yazma hevesimi tekrardan bana veren @bobinhyuu'ya ithaf ediyorum, güzel gözlerine değsin💜

Bu bölümün birkaç paragrafında Çalıkuşu'ndan esintiler vardır, fark ederseniz benim gibi mutlu olabilirsiniz. Yorumlarınızla mutlu olmaya çok ihtiyacım var bu arada :')

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

•••

Sanki her şey yolundaymış gibi, sanki içim kan revan içinde son nefesini vermiyormuş gibi, karşıki fırın sıcak ekmek çıkarıyor, güneş yeniden doğuyor, ay batıyor. Yaşıyorum hâlâ, çabasız, inatsız, çaresizce can çekişerek yaşıyorum yine; vazgeçmiyorum mesela, benim gibi birine takdire şayan doğrusu, henüz hayattan kopmamış olmak, kırık kanatlarımdan damlayan kan her bir tüyüme bulaşsa da sessiz sessiz nefes almak. Gözlerimi açsam yolum karanlık, gözlerimi kapatsam dünyam karanlık; ne fark eder diyorum o zaman, zaten benim derdim bana yeter, ne gereği var bir nefes daha için çabalamaya?

Lakin sonra çok kızıyorum kendime, bakışlarım önce içimdeki küçük Taehyung'a kayıyor, onun çaresizliği, bir aileye duyduğu özlem beni tüketiyor içten içe; sonra ruhuma dönüyorum, arkasında tüm ihtişamıyla duran Siyah İnci'nin önünde çok tanıdık bir dansla süzülüyor; son olarak, lavanta bahçelerinin içindeki güz kuşlarıma bakıyorum, hepsi neşeli, cıvıl cıvıl ötüyor, yeniden bana renkleri öğretiyorlar. Kızıyorum kendime yine ve yine, asla bıkmadan kızıyorum; her şeyi hiçe sayıp, kendimi karanlığa mahkum etme düşünceme kızıyorum; içerliyorum biraz da, tıpkı şimdi ki gibi.

Gözlerim keskin bir ağrıya ev sahipliği yaparak açılalı çok olmamıştı, bulanık görüşümü netleştirip kurumuş dudaklarımı yaladım hafifçe, tüm dünyam ayaklarımdan çekilmiş gibi hissediyordum. Her birine tonlarca yük asılmış kirpiklerim süzüle süzüle oldukça tanıdık kokan odanın tavanını izledi, yahut eğer hissiz bedenimde sıcak bir nefes hissetmeseydim yıllarca o tavanı izleyecek kadar yorgundum. Bakışlarım baş ağrımı tetiklese bile elime vuran nefeslerin sahibine baktım, gördüğüm manzara işte tam da kendime kızma sebebimin ta kendisiydi.

Karanlığa gömülmeden önce yaşadığım her satır bir bir zihnime hücum etti elime kafasını yaslayarak uyuyan Jeongguk'u görünce, kalbim ona hâlâ kırgındı ancak onu izlediğim her saniye yumuşamış, elime onun batırdığı cam kırıklarını unutmuştum birden bire. Alnına karma karışık dökülen ipek saçları gözlerini rahatsız ediyor olacak ki sürekli burnunu kırıştırıp mırıldanıyor, ardından bir daha uykuya dalıyordu; bir de elimi tutmuştu ya, sanki kuşlarım kanatlarını sevmişler gibi şen şakrak cıvıldamışlardı içimde.

Nasıl anlar insan sevdiğini? Bakınca mı yoksa kokusundan vazgeçemediğini anladığında mı? Nasıl öğrenir aşkı, sevgiyi; o kişiyi kaybetmekten korkunca mı? Onca kitap okumuş, yaşamadığım her aşkın gizli hayaleti olmuştum ancak hiçbir şeyi öğrenememiştim işte, keza öğrenseydim eğer; Jeongguk'u sevdiğimi, ondan büyük bir vurgun yediğim karanlığın ardından, o elime yaslanmış beni beklerken uyuduğunda mı öğrenirdim? Veyahut ona bakarken sevdiğimi anlayamamış gözlerim, bir ayın sonunda onu kendi ellerimle Jimin'e bırakacak olduğum zaman mı öğrenirdi sevgimi?

Hiç şüphesiz acıyordu canım; ben ki, Kim Taehyung, yıllardır sevilmemiş o biçare çocuk, şimdi hangi cesaretle birini sevebilir, tüm ruhumu ona kaptırabilirdim? Hiç mi şüpheye düşmemiştim, şeytanlarım kulaklarıma Jeongguk'un ismini fısıldarken, boynunun en derin kuytusundan lavantalarını seyredip kuşlarımı bir gonca gibi yeşertirken? Seviyordum işte, sırtıma ilk kez dokunduğunda da, saçlarımı ilk kez sevdiğinde de, bana ilk bakışında, gülüşünde, bir de eli elime ilk kez değdiğinde de seviyordum içten içe hep, canım yana yana, sevgimi kendime mezar ede ede seviyordum.

The Minus | TaekookWhere stories live. Discover now