12| Ruhun Yıkıntıları

13.8K 1.4K 1.9K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

[BTS - Shadow (Piano Cover)]

°°°

Aşk hakkında her şeyi bilirdim; insanı nasıl etkileyip onu bağımlı yaptığını, karnındaki kelebekleri, kalplerindeki çaresiz çarpıntıları ve adım adım kişiyi nasıl aptala çevirdiğini çok iyi bilirdim. Çünkü okuyordum, sevgiyi ve aşkı hiç tatmasam da okuyordum; sorsanız, bir insanın nasıl sevileceğini size en ince ayrıntısına kadar anlatır, aşık olan kişileri gözünden tanırdım. Ancak olmuyordu, herkesi kandırdığım yalanlarım dönüp dolaşıp benim boynuma sarıldıklarında aşk hakkında hiçbir şey bilmediğimi anlamıştım, zira bilsem Jeongguk'un gözlerine baka baka nasıl beynime sızmasına izin verirdim? Nasıl beni en yaralı yerimden sarmasına, dokunmasına izin verir ve bir aptal gibi onun kokusuna sığınırdım?

"Aptal." Sert nefesimle birlikte dudaklarımdan dökülen bu kelime sabahtan beridir aynı tonlamaya bürünüyor, içinde saf öfke barındırıyordu. Ellerimdeki kitabın satırlarına saatlerdir yaptığım gibi tekrar odaklanmaya çalıştım ancak sadece üç sayfa ilerleyebilmem her şeyi şefaf bir kağıt misali ortaya döküyordu. Olmamıştı, Jeongguk'un ince dokunuşlarını bir türlü zihnimden atamıyor, ilk kez sırtımı gören birinin ne düşüneceğini bilmediğim için köşe bucak ondan kaçıyordum.

İki gündür yüzünü bile görmemiştim, Jeongguk da yanlış bir şey yaptığını düşünüp telefonuma mesajlar atsa da onunla konuşacak cesareti henüz kendimde bulamamış, saf ruhumun içinde kıvranmasına müsaade etmiştim. Jimin bana neler olduğunu anlamıyordu, Jeongguk'un birkaç kez beni sorduğunu ve sorarken de düşen yüzünü her anlattığında ona susması için yalvarmak, bana onu anlatmaması için tüm gücümle direnmek istiyordum fakat ağzımı bıçak açmıyordu. Elbette biliyordum bu davranışımın onda nasıl bir etki bıraktığını, yanlış bir şey yaptığını düşünüyor ve bundan pişman oluyordu; onu bu bataklıktan kurtarmayı çok istiyordum lakin kendimi bile kurtaracak gücü bulamıyordum ellerimde.

"Taehyung hyung, sana kahve getirdim." Woobin elinde tüten sıcak karton bardağı gülümseyerek uzattığında bu ince davranışını yapabildiğim en içten şekilde teşekkür ederek ödüllendirdim. Kitabı kapatıp camın önüne koyar koymaz bardağa değmiş kızarık parmaklarından kahveyi aldım. Woobin de karşımdaki armut koltuğa kendini yavaşça bırakıp koyu kahve irislerini üzerime mühürlediğinde derin bir nefes alıp bardağı soğuk ellerimin arasına aldım dikkatle.

"Jeongguk hyungla aranız mı bozuk?" Her şeyi beklerdim, belki kalkıp Jimin'den hoşlanıyorum onu bana ayarlar mısın demesini bile beklerdim ancak bana Jeongguk hakkında soru sormasını hiç beklemezdim. Bu şaşkınlığım da yüzüme vurmuş olacak ki pembe dolgun dudakları arasından kıkırdayarak biraz öne eğildi. "Bana öyle bakma hyung, tüm okul seni ve Jeongguk hyungu konuşuyor zaten." Yanaklarıma basan sıcaklık tüm göğsüme yayıldı, kimseye değmeyen bakışlarım hiçbir göz hissetmemişti şimdiye kadar. Dumura uğramış yüzüm hâlâ çehremden silinmemişken Woobin gerçekten bilmediğimi anlayarak gülümsemesini usul usul sildi, şimdi onun da yüzünde hafif bir şaşkınlık vardı. "Bilmiyordun değil mi hyung?"

"Ne konuşuyorlar?" Kalbim yerinde amansız çırpınışlarına devam etti bir müddet, Woobin suçluluk dolu bakışlarla kısaca omuz silkti. "Bir anda ikinizin yakınlaşmasını herkes garip buldu." Anlamıyordum, okulda hiç yanyana gelmemiştik ki, Jeongguk'un gözlerine bile bakmamış, kokusunu soluyacak kadar dahi yaklaşmamıştım ona; sadece duvar vardı ikimizi de bir araya getiren, ancak onu da kimsenin olmadığından emin olarak kullanıyorduk. Nasıl bizi bir arada görebilirler, üstüne bunun söylentisini ağızlarına alabilirlerdi? "Ben de çok garipsedim, çünkü senin Jimin hyungtan başka arkadaşın yoktu ve Jeongguk hyung da asla sana uymuyordu."

The Minus | TaekookWhere stories live. Discover now