15| Yürekte Şakıyan Serçeler

14.3K 1.3K 2.1K
                                    

Önemli bir bölüm, düşüncelerinizi yorum olarak belirtmekten çekinmeyin lütfen.

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

[BTS - Crystal Snow (Piano Cover)]

•••

Kendimi bildim bileli kapanmayan yaralarla doluydu vücudum; dizlerim düşmekten yıpranmış, avuç içlerim helak olmuştu belki ama Yoongi gidene kadar beceriksizce sarmaya çalıştığım tüm bu acıları, onun yokluğunda görmezden gelmiş, Jimin'e gülümserken bile yalan söylemiştim. Benliğime dahi söylemeye cesaret edemediğim gerçekler içinde öyle çok yorulmuştum ki, birinin bana kucağını açması, ruhumun üzerindeki tüm karanlığı dağıtması ve bana geleceğin daha da parlak olduğunu söylemesine ihtiyacım vardı. Belki de bu yüzden yeni bir güne Yoongi'nin göğsünde merhaba dediğimde her daim kirpiklerimin ucunda asılı duran o umutsuzluk bugün yerini güzel ışıklara bırakmıştı.

Kafamı kaldırıp göğsünde dinlendiğim kişinin gece boyunca uyumadığını, beni sakinleştirip kendini dipsiz kuyulara attığını biliyordum; bu ilk değildi, Yoongi'nin benim uğruma gecelerini feda etmesi, benim yerime içli içli ama sessizce ağlaması ilk defa olmadığı gibi, son defa da olmayacaktı. Bu yüzden o sabah güneşi kollarında selamladığım adamla ayrı kalan tüm o yıllarımızı çöpe atıp, kırgınlıklarımı yaktım; benim için bu kadarı yeterli ve fazlaydı, Yoongi'siz bir gün bile geçirmek artık benim için sonun bir adım gerisi olurdu.

"Neredeyse öğlen olduğunun farkındasın değil mi?" Arabayı okulun hemen yan sokağına park ederken mırıldandığı cümleye sadece omuz silkmekle yetindim, o yanımdayken hiçbir şeye ihtiyaç duymadığım gibi başa hiçbir şeyi de düşünemiyor, umursamıyordum. "Derslerini aksatmanı istemiyorum Taehyung, hâlâ kütüphanelerde sabahlamıyorsun değil mi?" Sırtımı arabanın kapısına yaslayıp sessizce onu izlemeye devam ettim, en sonunda o da siyah perçemlerinin ardından bana döndüğünde ona olan özlemim sanki hiç bitmeyecek, hiç tükenmeyecekmiş gibi hissediyordum. "Sözlerimin umrunda olmadığını biliyorum ancak-"

"Tek umrumda olan sensin hyung." Fısıltım bu sefer güçsüzlüğümden değildi, sadece Yoongi'yi izlerken canıma dolan ağrılar ilk defa acıdan ziyade mutluluktandı. "Konuyu değiştirme Taehyung, derslerini aksatmanı istemiyorum." Otoriter kimliğine büründüğünde yüzündeki ciddi ifadeyi dağıtmak uğruna öne eğilip yanağına uzun bir öpücük kondurdum hemen, eskiden olduğu gibi çehresi yumuşadığında gözlerini devirmesini mutlu bir ifadeyle seyrettim. "Ayrıca öğünlerini de atlamayacaksın, eğer öyle bir şey yaparsan Jimin'i arayarak senin durumunu hemen öğrenirim."

"O zaman tüm öğünlerimi atlamalıyım." Kısık sesimi anlamadı ancak çatılan kaşları duyduğunu apaçık belli ediyordu. "Tamam hyung, hiçbir öğünümü atlamayacağım." İkna olması adına gülümseyip kapının kulbunu kavradım usulca, ondan ayrı kalacak olmak dün geceden sonra epey zor ve can yakacıydı. "Taehyung," Adımı seslendiği vakit sırt çantamı aldığım elim hafifçe havada asılı kalsa da kendimi toparlayıp ona döndüm. "Seninle sık sık görüşemem ama sen her zaman beni arayabilir ve ziyaret edebilirsin. Benim kapım daimi olarak yalnızca sana açık."

"Biliyorum hyung, adımlarımın, nereye giderse gitsin, son durağı yalnızca senin yanın olabilir." Dudaklarına uğrayan şefkatli gülümsemeyle birlikte büyük eli yanağımı yavaşça okşadı, öyle nazik ve masum bir dokunuştu ki bu, kalbime batmış tüm o dikenlerin yarasına merhem olmuştu. "Seni seviyorum küçüğüm, her daim de seveceğim." Kucağımdaki çantamı kucaklamak yerine kollarımı hızla Yoongi'nin boynuna dolayıp onu hiç düşünmeden kendime çektim; ellerim uzun zaman sonra ilk kez tutunacak bir dal bulmuş gibi sıkı sıkı sırtına tutunduğunda sızlayan burun direğim gözlerime dolmuş olan yaşların zavallı habercisi gibiydi. Kalbim duymaya muhtaç olduğu bu cümleyi onun dudaklarından işittiği vakit kalbimdeki tüm o eksiklik dolmuş, yıllardır yarım kalan küçük Taehyung'un elindeki parçalar bire bir yerine oturmuştu.

The Minus | TaekookWhere stories live. Discover now