14| Nihil Lacrima Citius Arescit

14.6K 1.3K 2.1K
                                    

Bu bölüm çok ama çok önemli noktalara değinen bir bölüm, kafanız rahatken okumanız tercihimdir.

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

[Çaykovski - Waltz Of The Flowers]

•••

Avuçlarımın içinde kırık kanatlı bir bülbül taşırdım; onunla yıllardan beri süre gelen dostluğumuza ithafen hazan bülbülü derdim ona, zira bir sonbahar melteminde bile dökülecek, savrulacak diye çok korkardım. Hazan bülbülümle, anaokulunda tanışmıştım; her daim yaşıtlarımdan güçsüz, çelimsiz ve pasiftim; bir oyun oynayacakları zaman ileriye atılıp oynamak istediğimi asla söyleyemezdim. İşte ilk o an fark etmiştim kırık kanatlı bülbülü; öğretmenimin zoruyla beni oyunlarına alan çocukların yüzündeki somurtkan ifadeye bakarken görmüştüm onu. Sadece bana bakıyor ve kalbimin içindeki bedenim kadar küçük acıyı gördüğünü göstererek iç çekiyordu; evet, bana üzülüyordu ancak gül dikenin batıp kanattığı kanatlarından haberi dahi yoktu.

O zamanlar altı yaşındaydım, okulda arkadaşlarım oyunlarına almıyorlar diye bir köşede oturup sürekli resim çizdiğim için boya olan ellerim bana eşlik ederken hevesle yan evimize koştuğumda küçüktüm, küçücüktüm; tüm hüznümü Yoongi'nin, tek dostumun, kolları arasında kaybedecek kadar miniktim. Sabahtan akşama kadar somurtan ben, Yoongi'yi görür görmez yüzümde güller açıyor, tüm günümü beni sabırla dinleyen siyah saçlı anlatıyordum; sonra o da bana kursta öğrendiği parçaları çalıyordu. Çok mutlu olurdum kulaklarıma onun çaldığı parçalar dolunca, o zaman küçüktüm ve gözüm hiçbir şeyi görmezdi lakin bilemezdim, o gittikten sonra bir daha piyanodan zevk almayacağımı hiç bilemezdim.

"Taehyung, dışarı çıktığımızda sakın kafanı kaldırma, tamam mı?" Jimin'in hemen yanı başımda yükselen sesini duyunca irkildim, sırt çantamı tek kolumdan geçirip fazla evhamlı olan arkadaşıma döndüm ve rahatlaması için gülümsedim. "Artık biraz daha sakin olamaz mısın? Herkes gidene kadar bekledik zaten." Jimin bu dediğimden hiç memnun kalmayarak elimi sıkı sıkı tutup beni sınıftan çıkardı, boş koridorlarda tek tük öğrencinin sesi yankılanıyordu. "Biri sana bakarsa söyle hemen." Hâlâ etrafına bakarak bana bakan öğrencilerin olup olmadığını kontrol ediyor, bakan olursa sabahtan beri herkese attığı sert bakışları hazırlıyordu.

Sabah beni evden bizzat kendi almış, okula da el ele girerek beni izleyen insanlara karşı kendince beni korumuştu; yeri geldiğinde neredeyse bir çocuğu yumruklayacak olmasıysa beni bugün en çok korkutan şeylerden biriydi. Oysa sabahtan beri sayamadığım kadar çok boğumları kan toplamış ellerini teker teker öpmüştüm; ben onun canı yandı diye kendimi suçluluk denizinde boğarken onun hâlâ kavga etmek istemesi beni fazlasıyla üzmüştü. "Sana bakan herkesi dövmek istiyorum." Kulağıma dolan fısıltısı yüzünden sadece derin bir nefes verebildim, ne dersem diyeyim onun öfkesini dindiremeyeceğimi çoktan anlamıştım.

"Taehyung!" Binadan çıkmak üzere attığımız adımlarım bir anda durdu, arkamızdan gelen Jeongguk'un derin sesinden nefes nefese kaldığını anlayabiliyor; onun bana yaklaştığı her adımda tüm hücrelerim acizliği vurgularcasına yanıyordu. Arşınladığı taşların sonunda yapılı bedenini yanımda hisseder hissetmez gözlerimi yere indirdim, ona bakmak bir günah gibiydi; o bana yasaktı ancak onu Havva'nın elmayı arzuladığı kadar çok istiyor, dün gecenin mahrem anılarında kayboluyordum. Tükeniyordum, Jeongguk'un avuçlarından oluşan kafesimin içinde gitgide ölüyordum ve kimsenin bundan haberi dahi yoktu.

"Ne istiyorsun Jeon? Dün seni gayet net uyardığımı hatırlıyorum." Jimin öne atıldığı an elimi göğsüne bastırıp birkaç adım uzaklaşmasını sağladım, ikisinin hangi sebeple bir araya gelmiş olmaları bile içimdeki bu gerginliği bastırmıyordu. "Ben de sana ne dediğimi gayet iyi hatırlıyorum." Jeongguk'un yüzüne bakamamak o denli zordu ki, özellikle o yanı başımda, kokusunu umarsızca ruhuma sunarken Jeongguk bakmamak ölüm gibiydi. "Bana onu önemsediğinle ilgili palavralar okudun sadece." Jimin'in dolgun dudaklarından önüme düşen bu cümle damarlarımdaki tüm kanı çekti birden bire, parmak uçlarım avuç içimin sıcaklığına muhtaçlıkla sığınırken Jeongguk'un bir adım daha yaklaşması en sonunda yenilerek kirpiklerimin altından ona bakmama sebep oldu.

The Minus | TaekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora