₁₉you are mine

4.2K 394 181
                                    

♫Gelip beni buradan götürmene ihtiyacım var. Kafam yerinde değil ve senin kollarında olmalıyım bu gece.

(Biraz fotoğrafın güzelliği hakkında konuşmak isterim. Jungkook, o nasıl bir bakıştır yiğidim.)

Yağmurun camdan aşağı süzülmesini izlerken düşüncelerimin arasında o kadar kaybolmuştum ki gece kulübünün önüne geldiğimizi fark etmemiştim. Taksicinin "Geldik hanımefendi." demesiyle kafamı kaldırıp özür dilemek istercesine gülümsedim. Parayı uzatıp kendimi dışarı attım, içeri doğru koşmaya başladım.

İçeri girmeden geniş kapının önüne öylece dikildim. İçeri girdiğimde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Jungkook orada mı olacaktı? Ya da Albert? İkisi aynı kişi değildi ama aynı bedenin içine hapsolmuşlardı. Bu durumdan hiç mi hiç hoşnut değillerdi buna emindim. Bunu Jungkook'un benden kaçmasından anlıyordum. Sırf beni korumak için. Beni Albert'tan korumak için beni bir başıma bırakmıştı. Onu bu denli aramam doğru muydu bilmiyordum ama Jungkook'u bulmuşken tekrar bırakamazdım. Sorunu her neyse çözmeye hazırdım. Başıma ne gelirse gelsin onu bu durumdan kurtaracaktım.

Çantamı hınçla omzuma takıp içeriye adımladım. Islak saçlarımı geri attım. Parlak, renkli ışıkların arasında o tanıdık yüzü aradım. Her yanı dikkatle inceledim. Bu gece, kulüp inanılmaz kalabalık gözüküyordu. Eğer buradaysa bile onu bulmam çok zor gibi gözüküyordu. Şakınca etrafıma bakarken çarpıştığım bedenden sonra özür dilemek için kafamı kaldırdım. Tam ağzımı aralayacakken gülümsedim. "Namjoon,"

Kulağıma eğildi. "Seninle sürekli böyle karşılaşıyoruz, farkında mısın?" Kafasını geri çekip tepkimi dikkatle inceledi. Evet demek yerine kafamı sallamakla yetindim. Boyu benden fazlaca uzun olduğu için kafamı yukarı kaldırmam gerekiyordu. Etrafta yanıp sönen ışıklar gözümü aldığı için de yüzünü tam olarak göremiyordum.

Tekrar kulağıma eğilip "Gel bir şeyler içelim." dedi.

"Olur." diye bağırdım. Onun kulağına parmak uçlarıma çıksam da ulaşamazdım.

Elini belime sarıp kalabalığın arasında beni bir yerlere sürükledi. Gözlerimi kocaman açıp belime doladığı eline baktım uzunca süre. Gözlerimi kaçırıp etrafı inceledim. Albert buralarda bir yerde ise durumu çok yanlış anlayabilirdi. Açıkçası biraz korkmuştum.

Namjoon, beni merdivenlerden çıkarıp arka tarafta bulunan VIP kısma doğru çekip geniş koltuklara oturmam için işaret etti. "Otur lütfen."

Gülümseyerek koltuklara yöneldim. Kendimi koltuğa attığım anda küçücük kalmıştım. Koltuklar inanılmaz rahattı, bir pamuğun üzerinde oturuyormuş gibi hissettiriyordu ve bütün kulübün içi net bir şekilde gözüküyordu. Diğer insanlardan yukarıdaydık. En önemlisi müziğin sesi oldukça az geliyordu. Duvarları özel ses yalıtımı ile dizayn edilmiş olmalıydı.

"Cheol, ne içmek istersin?"

Şaşkınca etrafıma bakarken ekledim. "Alkolsüz bir şeyler alabilirim."

"Tamam o halde. Bekle getiriyorum." Gülümseyerek yanımdan uzaklaştı. Oldukça garip bir gece beni bekliyordu.

-o-

Gece boyunca yapmacık bir şekilde gülümseyerek Namjoon'un sorularına cevap vermeye çalışmıştım. Bana ilgisi olduğunun farkındaydım. Bu beni rahatsız etmiyordu fakat olmazdı. Buraya gelme amacım farklıydı. Gözüm sürekli kulübün içerisinde bulunan insanlara kayıyordu. Jungkook'u görmek umuduyla öylece etrafı inceliyordum.

Bloody Roses | Jeon JungkookWhere stories live. Discover now