₂₇end of the road

3.6K 365 219
                                    

♫Kılık değiştirmiş bir şeytana aşık oldum. Güzel bir yüzün, içten içe bu kadar ölü olabileceğini düşünmemiştim. Gülümsemesinin ardında gizlediği yalanlara kandım. Gördüğüm kabuslar aslında gerçeğin yansımasıydı.

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Boğazımdaki bıçağın soğukluğunu hissedebiliyordum. Her iki bileğimi kavrayan sıcak, yumuşacık elleri bile hissedebiliyordum. Ölüme çok yakındım. Çaresizce yutkundum. "Lütfen,"

Sonrasında çok uzaklardan bir ses "Cheol, uyan. Kabus görüyorsun." diye bağırdı.

-

Nefes nefese bir şekilde gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Albert'ın göğsünde uyuyakalmıştım. Kafamı kaldırarak baktım ona baktım. Korkarak ondan uzaklaştım. Albert'la göz göze geldiğimde derince gözlerinin içine bakıp o olup olmadığını kavramaya çalıştım. Korkakça "Albert? Sensin değil mi?" dedim. Bütün bedenim zangır zangır titriyordu.

Kafası evet anlamında salladığında hızla boynuna sarıldım. Hıçkırarak ağlarken "Çok korkunçtu. Jungkook, beni öldürmeye çalışıyordu." dedim.

Saçlarımı okşadı. "Geçti, ben yanındayım. Sadece kötü bir kabus gördün." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdim. Albert'a güvenip güvenmemek arasında kararsızdım fakat ondan başka hiç kimse beni bu durumdan koruyamazdı. 

Yavaşça ondan ayrıldım. Cenin pozisyonu alarak oturdum. Kollarımı da bacaklarıma doladım. O da yaslandığı yerden kalkarak sırtını dikleştirdi. Gözlerini üzerime dikip usulca beni izledi. Kafamı ona çeviremedim ama gözlerinin benim üzerimde olduğunu hissediyordum. "Albert,"

"Efendim?"

"Jungkook, bana zarar veremez değil mi?" Gözlerimdeki yaşları gelişigüzel silip tekrar bacaklarıma sarıldım. Birkaç saniye sessizliğini korudu. Sırtını geri yaslayıp o da benim gibi gözlerini zemine dikti. Fısıltı şeklinde kendi kendime söylendim. "Sen de emin olamıyorsun."

"Seni ondan koruyacağım Cheol."

Bir damla gözyaşı yanağımdan aşağı süzülüp dizime düşüverdi. "Ben ona aşıktım. Aşık olduğun kişinin seni öldürmek istemesi, çok acı verici."

Derince yutkundu. "Daha acı olan bir şey söylememi ister misin?" Kafamı çevirip soru dolu bakışlarla ona baktım. Baktığımı fark edince o da gözlerimi gözlerine değdirdi. "Aşık olduğun kişiyi, içindeki bir kişinin öldürmek istemesi."

Dudaklarım aralandı. Gözlerim doldu, gözümü kırptığım an yanaklarımdan aşağı süzüldü. Albert, bana aşık mı olmuştu? Ama nasıl? Dudaklarımı yalayıp gözlerimi kaçırdım. Alt dudağımı dişlerken ne söyleyebileceğimi düşündüm. Dakikalar dakikaları kovalasa da dudaklarımdan hiçbir kelime veya cümle dökülmedi. Söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu. Sanırım bizim için en sağlıklısı uzak kalmaktı. Bu şekilde kendimi güvende hissedemezdim. Jungkook'un bir anda ortaya çıkması çok olasıydı. Ve Albert, ben onun yanında Jungkook için ağlarken kendini iyi hissetmeyecekti. Kafamı çevirip ona baktım. Gözleri hala benim üzerimdeydi. Dakikalarca beni izlemiş olmalıydı. "Albert biz, uzak kalmalıyız."

İlk başta şaşırdı. Hemen sonrasında kaşlarını çattı. "Bana güvendiğini düşünüyordum."

Kafamı belli belirsiz salladım. "Sana güveniyorum ama bu şekilde yapamam. Korkarak yaşayamam. Lütfen, beni anla." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Eğer beni gerçekten korumak istiyorsan onu benden uzaklaştır."

"Senden uzaklaşmak istemiyorsam ne yapmalıyım?"

Donup kaldım. Kafamı yavaşça önüme eğip "Üzgünüm." demekle yetindim.

Bloody Roses | Jeon JungkookWhere stories live. Discover now