₁first blood

18.3K 701 779
                                    

♫Panik odasına hoş geldin. Bütün korkuların burada. Senin için geliyorlar.

O gün onu son kez gördüğümü bilseydim şu anda hayatımda olur muydu? Sanmıyorum.

Onu en son, 4 ay önce, ailelerimizin cenazesinde görebilmiştim. Annemle babam ve onun annesi aynı trafik kazasında ölmüştü. Acısını içinde, tek başına yaşamıştı. Hiç dönüp benim tarafıma bakmamıştı bile.

Biz o gün olduğu gibi önceden de yakın değildik onunla. Ne zaman konuşsak benden nefret ettiğini düşünürdüm. Deliler gibi istesem de arkadaşı bile olamamıştım. Biz aynı evin içinde yaşayan, iki yabancı gibiydik.

Her geçen yıl büyüyüp değişmesini uzaktan izlemiştim. İlgimi bir kez olsun belli edemeden. Peki, şimdi elimde ne kalmıştı ona ait? Hiçbir şey. Benden çok uzak olsa da hep aklımın bir köşesinde öylece duruyordu. Unutmak istesem de kafamın içimde seninle yaşıyorum Jeon Jungkook.

"Yaşasın! Ben bildim, ben bildim! Sen kaybettin." Jaewon'un sesi evin içini inlettiğinde düşüncelerimi kenara ittim.

Oturduğum yüksek tabureden inip kahve bardağını gelişigüzel lavaboya bıraktım. Oturma odasına geçtim. "Artık uyku vakti Jaewon. Yarın okula gideceksin." Televizyonu kapatıp kollarımı önümde birleştirdim.

Jaewon istemiyorum dercesine hızla omuzlarını salladı. "Hayır, uyumak istemiyorum." Dudağını büzüp ağlıyor numarası yapmaya başladı. "Jin, ablama bir şey söyle! Uyumak istemiyorum."

"Ablan haklı Jaewon. Artık uyumalısın. Söz, yarın tekrar oynayacağız." Jaewon'un yanağından makas alıp gülümsedi.

Yerinden kalkan Jaewon, sinirle soluduktan sonra "Her uyuduğumda o şey gelip beni izliyor." dedi.

Jin'le göz göze geldik. Her gece aynı şeyi konuşuyorduk. Sürekli gördüğü şeyin gerçek olmadığını anlatmaya çalışıyorduk. Tam ben bir şeyler söyleyecekken Jin, benden önce davrandı. "O gördüğün şey, gerçek değil Jaewon. Sadece bir göz yanılması."

"Hayır, gerçek! Bir gün beni kaçırırsa o zaman gerçek olduğuna inanacaksınız!" Koşarak merdivenlere yöneldi. Merdivenlere ayağını vura vura çıktıktan sonra kapısını açtı ve sertçe kapattı.

Omuzlarımı düşürüp gözlerimi kapattım. Başıma giren ağrıyla alnımı ovaladım. O sırada Jin, yanıma gelip omzumu sıvazladı. "Her şey yoluna girecek Cheol."

Usulca gözlerimi açıp nefesimi sıkkınlıkla saldım. "Yoruldum Jin. İçtiği ilaçlar onu bu hale getiriyor. Ama o ilaçları içmezse daha kötü oluyor. Ne yapacağımı şaşırdım." Annemle babamın, trafik kazasında ölmesi onu çok etkilenmişti. Daha 14 yaşındaydı ve kaldıramayacağı bir şeydi. Tek tutunacağı kişi bendim. Ona yetmeye çalışırken kendimi tükenmiş hissediyordum.

"Zamana ihtiyacı var. O, iyileşecek Cheol." Kollarımı boynuna doladım. Belimi sımsıkı sardı."Ben her zaman yanındayım. Yalnız değilsin." Jin, benim tek dostumdu. İyi günümde, kötü günümde, her anımda yanımdaydı.

"Teşekkür ederim. İyi ki varsın."

"Ne demek fındık." İstemsizce gülümsedim. Birkaç saniye daha sarılıp kollarımı ondan ayırdım.

"Ben artık gideyim."

Tamam dercesine kafamı salladım.

Ayakkabılarını ayağına geçirip kapıyı araladı. "İyi geceler. Bir şey olursa beni ara. Hemen gelirim."

Bloody Roses | Jeon JungkookWhere stories live. Discover now