Bölüm 4- ÇAPRAZ SORGU.

En başından başla
                                    

Kerem bu kızıl saçlı kızın kendisine daha fazla sorular soracağını tahmin ettiğinden biraz tedirgindi ancak bayılan kıza da ne olduğunu çok merak ediyordu. Kendinden emin bir ifadeyle "Elbette gelirim." Diyerek peşlerine takıldı.

Baygın genç kızı bir kat yukarıdaki revire götürürlerken, asansörün içinde Kerem sedyenin yanı başında duruyordu. Uyumakta olan genç kızın kısa saçlarının ıslak alnına yapışmış olduğunu görünce gayri ihtiyari bir istekle saçlarını düzeltti. Alnını dağınık saçlardan arıtmasıyla ateşi olup olmadığını kontrol edercesine elinin tersini hafifçe tenine değdirdi. Esra ve Simge şaşkın bakışlarla genç adamı izlerken Simge'nin "Hayırdır inşallah..." diyen fısıltısı asansördeki sessizliği bozdu. Kerem duyduğu sese elini geri çekmekle cevap verirken iki genç kızın da kendisini izlediğini anlamıştı.

Revire vardıklarında sağlık görevlileri hastayı hemşireye teslim edip odadan ayrıldılar. Kerem arkadaşlarının az önceki yargılayan bakışlarından sonra baygın kıza yaklaşmaması gerektiğini düşünmüştü. Ancak genç kız, bilinçsizce sere serpe yatmaktaydı ve mini eteği yukarı sıyrılmış baldırları apaçık ortalıkta kalmıştı. Kerem genç kızın çıplak tenini diğer sedyenin üzerinde bulduğu çarşafla örterken "Hem kızla ilgilenmiyorlar, hem ben ilgilenince kaş göz oynatıyorlar." Diye söylendi. Hemşirenin serumu hazırlayışını bekleyen Esra Gizem'in çevresinde dört dönen bu tuhaf adamı daha da merak etmişti.

Kerem şimdi de Gizem'in yanı başında yine yüzüne bakıyordu. Genç kızın uyanmasını mı yoksa sonsuza dek uykuda kalmasını mı istediğine karar veremiyordu. Yüzünün ıslanmasıyla dağılan makyajına rağmen hala güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş olmasına şaşırıyordu. Onu uyurken izlemenin çok daha iyi bir his olduğunu düşünürken yakaladı kendisini. Genç kız ağzını açıp tek laf etmezse, onun yanında olmak harika olabilirdi. Bir kaç saniye sonra genç kızın tuvalette, telefonda sarf ettiği cümleleri hatırlayınca sinirle başka yöne çevirdi başını. Genç kızın başucunda gördüğü boş sandalyeye yerleşip beklemeye başladı. Esra ve Simge'nin göz hapsinde olduğunun farkındaydı ama umurunda değildi. Esra ise içten içe genç adamın bu sahiplenme tavırlarını üstünü örtmeye varan hamlelerini yersiz buluyordu. Gizem'le aralarında ne geçtiğini bir bilseydi ilk fırsatta haşlayacaktı adamı.

Hemşire Gizem'in tansiyonuna, ateşine, nabzına bakıp notlarını aldı. Akabinde gelen doktor, alınan notlara baktıktan sonra, sorular sormaya başladı.

"Geçmiş olsun. Hastamızın bildik bir hastalığı var mı? Epilepsi ya da benzeri bir şey?"

Esra "Hayır yok." Dedi.

"Ne kadar süredir baygın?"

Esra genç adama sorarcasına bakınca Kerem "Siz gelmeden hemen önce bayılmıştı. Yardım çağıracak fırsat bulamadan siz geldiniz." Deyince Esra "10-15 dakika olmuştur doktor bey." Dedi.

"Bu akşam alkol aldı mı?"

Esra "Evet. Almıştı."deyince Simge başını tutarak "İçmez olaydık." Diye mırıldandı.

"Ne kadar içti?"

Esra dudak bükerek Simge'ye döndü bu sefer "İki kadeh içti sanırım."

Simge de yüzünü buruşturarak "Belki de üç kadeh." Demişti ki Kerem söze girdi "Dört kadeh içti hocam. Dört olduğuna eminim" dedi. Eş zamanlı olarak kendinin ne kadar içtiğini bilmezken onun ne içtiğini bildiğini fark etmek onu şaşırtmıştı.

"Dört kadeh ama ne?"

Kerem bilmiyorum dercesine omuzlarını yukarı kaldırınca Esra "Votkalı meyve suyu. Votkasını da az koyduruyordu ama alışkın olmadığından çarptı sanırım." Dedi.

Doktor elindeki dosyaya birkaç not daha alıp "Merak etmeyin az sonra uyanır." Dedi ve bitişikteki odaya geçti.

Kızlar soran gözlerle birer kaşları havada Kerem'e bakıyorlardı. Kerem dönüp kendisine bakışlarını görünce "Bir sorun mu var?" diye sordu.

Esra "Tanışacak fırsatımız olmadı, ben Esra." diyerek elini uzattı genç adama. Genç adam elini sıkarken "Ben Kerem." Dedi.

"Kerem bey biraz tuhaf bir karşılaşma oldu."

Kerem "Evet öyle oldu." Dedi ukalaca çünkü ardından gelecek soruları az çok tahmin edebiliyordu. Ama onu sabırla dinleyecekti. Esra sahte bir tebessumle"Bu otele is icin mi tatil icin mi geldiniz?"
Kerem "Her ikisi de"
"Eşiniz aileniz de buradalarmı?"
"Ben bekarım Esra hanım. Burada da yalnızım."
"Ne isle mesgulsunuz Kerem bey?"
"Emlakcıyım."
"Yaşınız?"
Genc adam sorulardan bunaldigini belirtircesine bezgin bir nefes aldi "28"
Esra genc adamin iletisimi baltalayan nefesine tepki olarak iki kolunu birbirine bağlayıp "Arkadaşımızı baygın bulduk." Demişti ki Simge "Bayanlar tuvaletinde ve sizin kollarınızda..." dedi imayla.

Esra "Bir de sizden korktuğunu söylediniz, doğrudur... Ama Gizem hiçbir şeyden bayılacak kadar çok korkmaz." Dedi.

Simge "Asla korkmaz. Gizem korkmaz..." diye mırıldandı.

Esra arkadaşının lafını bölüp durmasına gözlerini devirip devam etti "Üstelik size vurmuş da... Korkan insan kaçar, saldırmaz." Deyince Simge "Ben korksam hemen kaçarım. Hem Gizem sizden neden korksun ki?" diye sordu yüzünü ekşiterek.

Kerem "Ben yanlışlıkla bayanlar tuvaletine girmişim. O da beni görünce..." derken Esra sözünü kesti genç adamın "Ama bize ilk başta onun yardım çağrısını duyup geldiğinizi söylemiştiniz." Dedi.

Kerem "Hayır onu Simge Hanım söyledi ben değil." Dedi.

Esra kendinden emin bir tavırla genç adama bir adım daha yaklaşıp "Bir de şimdi doktora Gizem'in dört kadeh içtiğinden emin olduğunuzu söylediniz." Dedi bir an susup ekledi "Yani... Bunlar sizce de çok garip değil mi?"

Kerem yaşadıklarına inanamıyormuş gibi başını iki yana sallayıp gülümsedi. Oturup her şeyi baştan dosdoğru anlatsa da yepyeni bir hikaye uydursa da ona kimse inanmayacaktı. Bu iyi polis kötü polis rolüne bürünmüş iki bayanla uğraşılmazdı. Nefesini yormaya bile değmezdi. Ağzından çıkan her kelimeye bir kulp takıp çapraz sorguya devam ederlerdi. Esra cevap beklediğini hatırlatmak için durduğu yerde ileri geri hafifçe sallandı. Kerem bir Esra'ya bir Simge'ye dönüp bir de uyumakta olan Gizem'e baktı.

"Beni tanımıyorsunuz. İrdelemeniz de normal. Ama ben kimseye bir şey yapmadım."

Esra'nın kaşları çoktan havaya kalkmıştı "Ben öyle bir şey iddia etmedim zaten."

Kerem teslim olmuşçasına ellerini havaya kaldırıp "Lütfen Esra Hanım. Sizinle iddialaşamayacak kadar yorgunum. Hatta biraz sarhoşum da. Arkadaşınız uyansın. Ona sorarsınız tamam mı." Diyerek Gizem'in başucundaki sandalyeye oturdu. Bacak bacak üstüne attı, kaşlarını çatıp kollarını bağladı. İletişime kapalıydı artık.

Esra genç adamla arkadaşının arasında neler geçtiğini öğrenemediği için meraktan çatlıyordu. Ama gidip genç adama bir şey de soramıyordu. Kerem'in birbirine bağladığı kolları ve zemindeki parkelere sabitlediği bakışları hiçbir soruya cevap vermeyeceğinin kanıtı gibiydi. Simge'ninse tek düşündüğü bir an önce yatağına yatıp Gizem gibi mışıl mışıl uyumaktı. Uyanık kalabilmek için Esra'ya ve kendine kahve alıp gelmişti. Kahvelerini içerken ne birbirleriyle ne de Kerem'le tek kelime konuşmadılar. Kerem yerinden hiç kalkmadı. Genç adam ayıldıkça bu durumun bir parçası olmak istemediğine karar verdi. Sadece lafını yememek için bekliyordu yanlarında yoksa çoktan çıkıp gidecekti. Gizem'in hafif horultusu ve duvardaki saatin tıkırtısı dışında ortam çok sessizdi. Genç adam içinde bulunduğu durumu analiz edince kendi haline acıdı. Kendisini ödüllendirişinin böyle bitmemesi gerektiğini düşünüyordu. Sessizlikte kendini sorgularken; Sırf güzel diye... Iııı hayır, hem masum hem de çekici diye, başında mı beklemeliydim bu kızın? Ama biraz da benim yüzünden bayıldı. Biraz suçluyum da sanırım. Normal insanlar böyle davranırlar, birine zarar verirlerse telafi etmeye uğraşırlar, diye düşündü. Ama hala gitmek istiyordu, sıkılmıştı. Kız uyansın ilk fırsatta gidecekti.

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin