11.Bölüm|Esiri olunan duygular

271 49 168
                                    

Oy: 22+
(artık oy sayılarımız fazlalaşsın cidden
çok üzülüyorum -.- )
Yorum: 80

𓇕 Bu bölüm İlahi anlatımla taçlandırılmıştır.𓇕  

10 Ağustos 2016

Bizleri yaşatan ve gerçek anlamda ayakta tutan neydi? Yaşamımızın ufak yaprakları olan duygularımız mıydı? Elbette duygularımızla bağlantılı olan psikolojimizdi. Aldığımız sevgi, verdiğimiz dürüstlük bizi yaşatır, ayakta tutardı. Peki ya kanadı kırık ve yıpranmış bir akılla yaşamak mümkün müydü? İşte Jimin buna alışamıyordu. Bedeni HanSeol gittikten sonra birkaç gün alev alev yandı. Birçok defa hastaneye gittiğinde, sadece psikolojik bir vaka olduğunu görmeleri uzun sürmedi. Sırf kendine gelebilmek için soğuk duşlar aldı. GoEul'a dahi bir açıklama yapmadığından kendinde huzursuzluk hissediyordu.

Her yerde HanSeol'den amansız parçalar varmış gibiydi. Özellikle gitmek için can attığı o Han nehri, şimdi ona azap geliyordu. Gitmek, hatta oranın yakınından geçmek dahi istemiyordu. Çünkü biliyordu, anılarının canlanıp yavaşça onu yiyip bitireceğini. Kendine engel olamazdı, her ordan geçeceği vakit hatırlasa da, onu unutmak istemiyordu ki zaten. Aksine kalbinde yaşatmak ve yüreğiyle sarmak istiyordu.

HanSeol'ün olmadığı, sesini duyamadığı dokuzuncu gündü. Ağustosun serinliği yavaştan çöksede içinin yangınını dindirecek kadar serin değildi. Annesi MiYeol her şeyi Jimin'den dinlese de oğluna üzülmek dışında başka hiç bir şey yapacağını sanmıyordu. Annesine ilk anlattığında onun sıcak koynunda göz yaşlarıyla, ince hıçkırıklarını tutamamıştı. Özellikle yakın zamanda gireceği atanma sınavını ne yapacağını bilmez olmuştu. Bir şekilde, kendisi için yapması gerektiğini bilsede, yaşamındaki zorluklar tam tersine çalışıyordu adeta.

Durgun ve isteksizlikle dolu bir ağustos sabahına açtı gözlerini. Gözlerini aralar aralamaz yatağında debelendi. Saçları dağınık, gözleri şişik, aklı yitik, bedeni olduğundan daha da hassastı. Sağ gözünü elinin tersiyle ovdu ve eline gelen çapak tanesine sinirle baktı. Kollarını genişce açıp bir kaç arka kemiğini çıklattı. Yatağından kalkarken anlık dönen başıyla yeniden oturdu ve yeniden kalktı. Aldığı derin nefesle odasındaki banyonun yolunu tutmuşken hızla yüzünü ardından tüm bedenini yıkamak ve biraz da olsa hassas bedenini canlandırmak için kıyafetlerinden kurtuldu. Kendini
ne zaman çıkmaz bir sokakta bulsa bunu yapmaktan çekinmezdi. Gerçi bir haftayı aşkındır bunu yapıyordu. O hâlde çıkmaz sokaklarla biçilen günleri devam edecekti, ancak bundan hızlıca kurtulması gerekti. Yoksa ağır hastalıklar, aksiyete gibi rahatsızlıklar geçireceğinden şüphelenecekti.

Akan soğuğa yakın su bedeninde ince yollar çizip, harita parçaları oluştururken aldığı şeftali kokulu şampuanla kafasını köpükleyip yıkamıştı. Neredeyse on dakika sonra bedenine erişen su damlacıklarında kurtulup günlük kıyafetlerini giymişti. Evdeki annesinin ince mırıltılarını duyduğunda çoktan mutfaktan geldiğini anladı. Mutfakta şarkı söyleyen annesine ufak bir tebessümle baktı. Jimin'i farketmesi uzun sürmemişti MiYeol'ün. "Ah oğlum gel kahvaltı hazırladım." Jimin annesinin yanıbaşına gelip ne yaptığına bakmak istedi. "Çok güzel kokuyor." MiYeol gülümsedi oğluna karşı ve ayrıntılı bir biçimde onun yüzünü inceledi. "Seni bugün daha iyi gördüm oğlum. Seni her zaman böyle görmek istiyorum. Lütfen böyle ol." Jimin başını salladı. "Çalışacağım." Derdemez annesinin masaya yerleştirmekte olduğu kahvaltılık malzemelere baktı. "Çok fazla kahvaltılık hazırlamışsın." MiYeol onun çenesini sıktı sanki küçücük bir çocuktu. "Güzel oğluma hazırlamayacağımda kime hazırlayacağım."

Promesa ✦ Park JiMinWhere stories live. Discover now