4.Bölüm|Eski günlerdeki gibi

488 93 143
                                    


Bolca satır arası yorum yapmayı ve sizlere sunduğum yazılar için oy vermeyi unutmayıın💚

Yorum ve oy sınırı dolmadan yeni bölümü atacağımı sanmıyorum, bu sebeple oysuz ve yorumsuz bırakmayın kurgumu ❤






~Bu bölüm Park Jimin'in anlatımıyla taçlandırılmıştır.~


Bu kollar bana ilk nefesimi vermişti, ve ben arsızca son nefesimi de burda vermek istiyordum.


Kim bilebilirdi birbirleri için yaşamaya and içen çocuklar bir anda birbirlerine karşı duvar örebileceklerini. Parçaları kaybolmuş puzzle gibiydi artık insanlar. Kiminin kalbi, kiminin ruhu, kiminin ise bir beyni yoktu. Benimde şu an kalbim ve ruhum ucu bucağı kesilmez bir boşluktaydı. Saatler o kadar acıttı ki her bir hücrem feryat figandı belki de. Girdiğim derslerden bıkkın hâle gelmiştim, evime geldiğimde annemin anlamsız suratıyla karşılaştım. Fakat kimseyle ne konuşmak istiyordum, ne de birini görmek.

Ona püskürdüğüm hıncım canımı acıtıyordu. Emindim ki onun canı daha da yanmıştı. Bazen biz insanlar keşke yapmasaydık dediğimiz onca şey yapardık. Benimde keşkem bu olmuştu. Onun masum yüzüne karşı bağırmak, çağırmak şu an ki keşkemdi. Odama giderken adımlarım fazla hızlıydı ki kısa sürede bedenimi gevşetip yatağa atmıştım.

Odaya hızla giren anneme baktığımda doğruldum. "Anne odadan çık." Bana kaşları çatık bakıyordu. "Ne oldu sana?" Anneme karşı daha fazla ısrar etmek istemeden konuştum. "HanSeol ile tartıştık, şimdi lütfen git." Annem hâlâ bana aynı bakışlarını gönderiyordu. Her hatırladığımda tartışmamızı gözlerim istemsizce doluyordu. Ve yeniden dolmuştu. "Anne beni yanlız bırak!" Beni durgun bakışlarıyla daha fazla meşgul etmeden çıktı. Kapıyı içerden iki kez kilitleyerek kendimi anında yatağıma sığınırken buldum. Gözümden yaşlar boşandı, bir süre böylece kalakaldım. Bu göz yaşları içimdeki pişmanlığı biraz da olsa rahatlatmıştı.

Ellerimle gözlerimi sildim, yerim bana dar gelmişti sanki, hızla kalkmak istedim fakat başımın ağrısı su yüzeyine yağ gibi çıkınca bu pekte mümkün olmadı. Nefesim bedenimi rahatlatırken, bir yandan da buna çok muhtaç olduğumu hatırladım. Tekrardan yatağın başına oturup şakaklarımı ovdum, sağ ve soladaki üç parmağımı şakağıma yerleştirmiş ve sayısız daireler çizmiştim baskı uygularken.

Duş almam gerektiğini yüzüme yapışan göz yaşlarımla anladım. Bu sefer kararlılığım kendini atmıştı ortaya ve bir şekilde kalkabilmiştim. Odamın bir köşesindeki banyoya ilerledim. Tüm bedenim sadece kendi kendine kalınca akan ılık suyun akışına bıraktım. Usulca saçlarımı aşındıran su, kafa derime erişip orada tur atıyordu. Ardından yüzümdeki göz yaşlarıma, ordan tüm bedenimi esir alıyordu. Esir alan bu ılık akıntı sanki beraberinde tüm ağıtlarımı ve kalp yangınımı da alıp götürdüğünü hissetmiş idim.

Gerçi kalp yangını bir suyla sönmezdi, bir sarılış yeterdi onun sönmesine.

Bir süre sonra duşun altından çıkıp saçlarımı kurulamıştım. Kendimi daha rahatlamış hissederken havanın da giderek karardığını farketmiştim. Belki saatler öncesindeki ben harıl harıl ders çalışıyor ve kalmak istemediği dersin notlarını ezberliyordu, fakat şu anki ben bunları yapmaya kendimde güç bulamıyordum. Aklım ve fikrim buna yetmezdi, çünkü meşgul olduğu bir kişi vardı; HanSeol.

Promesa ✦ Park JiMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin