the lies you told

5.8K 448 420
                                    



chapter 1

"Ayrılalım." dediğinde kızın suratındaki şok inanılmaz derecede dehşet vericiydi. Elindeki çatal ve kaşıkla öylece kalakalmış, tabağındaki kızarmış ete bakmıştı.

4 yıldır aynı heyecanla süren ilişkilerinde ayrılmanın konusu bile açılmamışken, bütün gün asık suratlı gezen Jeongguk içindeki bombayı patlatmıştı.

Kız kaşlarını çattı.

"İğrenç bir şaka."

"Ben ciddiyim." Dedi. Gözünü kıza çıkarmadı bile. Kafasını sağa çevirdi, çenesi kasılmıştı. "Seni sevmiyorum."

Bekledi kız. Bu söylediğine inanacağını düşünmüyordu.

"Dünden beri tuhaf davranıyorsun," dedi. "Ne oldu?"

"Artık yapamıyorum. Seni sevmiyorum." Onu kırmaya çalışırmış gibi bir hali vardı. Stres ve korkuyla gözleri dolarken, buna inanmasının imkansız olduğunu da biliyordu. Daha düne kadar hiç bir problem yaşanmamıştı. 4 yılı iki günde silip atacak biri değildi.

Evlilik planları yaparken şimdi ayrılalım mı diyordu?

"Gguk, sürekli göreve gittiğinden dolayı zaten seni düzgün göremiyordum. Neler oluyor?"

"Lisa, ben çok üzgünüm. Ama ciddiyim." Kafasını çevirmişti bu sefer. "Senin bir suçun yok. Artık seni sevmiyorum. Yeniden orduya katılacağım hem, orada kalacağım. Sevmediğim biriyle vaktimi boşa harcamak istemiyorum."

Jeongguk'un asker oluşu ve nadiren onlarla görüşmesi onun için yeterince zorken, şimdi daha da yoruluyordu.

"Neden peki?" Diye sordu dolu gözleriyle. Dudakları büzüldü oğlanın. Omzunu silkti.

"Bilirsin, görüşemiyoruz. Zevkli olan hiç bir şey kalmadı. Çok uzadı, gerçekten." Lisa gülmeye başladı sinirle. "Sen bunları söylemezsin Jeon."

Söyledikleri çok iğrençti.

"Söylüyorum, aptal mısın?" Demişti itici bir yüz ifadesiyle. "Kaç gündür içimde tutuyorum, daha fazla istemediğim hayatı yaşayamam."

Saçmalığın daniskasıydı, şu an ona söylediği ve kullandığı kelimleri kimseye karşı kullanma cüretinde bulunmazdı. Sinirlenmişti Lisa, bit şey oluyordu ve anlamıyordu. Üstelik Jeongguk ne olduğunu da söylemiyordu, inkar etmekte kararlı gibi duruyordu.

"Ne saçmalıyorsun?"

"Tamam, bak şöyle yapalım." Omuzlarını hafifçe dikip olduğu yerde biraz kıpırdanmıştı. "Zaten askerim, omuzlarımda bu kadar çile yokmuş gibi bir de sen varsın."

Ağzını araladı kız korkuyla. Her saniyede daha farklı tepkiler veriyor, duydukları karşısında ezilmemek için güçlü durmaya çalışıyor, lakin bozulan siniri yüzünden gözleri sulanıyordu.

"Ne yani ben, ben çile miyim? Yük müyüm?"

"Sonunda anladın." Gülümseyip arkasına yaslandı.
İnanamıyor, inanmakta istemiyordu. Yüzüne bir kaç dakika daha bakmıştı sevgilisinin. Gözünden dahi anlıyordu duygularını, o sağlam bir rol içerisindeydi.

"Bilirsin. Başka kızlara da şans vermek istiyorum. Aynı anda."

"Şu an ne planlıyorsun bilmiyorum Jeon. Amacın ne anlamıyorum." Sinirden akan göz yaşını elinin tersiyle silip derin bir nefes vermişti. Dudaklarını ıslatıp çatık kaşlarla bir daha bakmış sevgilisine.

"Hani ölene dek ayrılmayacaktık?"

Jungkook gülümsedi.

Bu ilk pot kırışıydı belkide, itici bir şekilde gülümsemeyi amaçlamıştı ama acısını yansıtmıştı.

"Sen de inandın mı?"

"Kaba ve iğrenç konuşuyorsun." Diyerek hiddetlendi Lisa. Etrafına bakındı. "Ben aptal değilim Jeon. Seni herkesten daha iyi tanıyorum. Planlarını anlıyorum, seni anlayabilen tek kişiyim. Bana rol yapamazsın."

"Neden ağlıyorsun o zaman?" Sırıttı. "Kırdım mı seni?"

"Tanrı aşkına," çantasını eline alıp sinirle soludu kız. "Böyle tavırlar takınacağın kadar ne yaşıyor olabilirsin bana karşı? Kendine gel Jeon."

"Kendime geldim, biraz geç oldu tabi."

Sinirle güldü. Şu an yaptığı aptalca hareketlerin bir açıklaması olmalıydı. Yaşadığı şeyin saçmalığını idrak edemeden yaşadığı duygusal karmaşa her şeyin önüne geçmişti.

Sinirle yürümeye başladığında Jungkook ayağa bile kalkmamış ve sırıtarak arkasına bakmış; "Elveda, Sevgilim." Demişti.

Lalisa arkasını dönüp ona bakmıştı. Jungkook'un sırıtışındaki ve söyleyişindeki alaya bakınca, onunla dalga geçtiğini anlayabilirdiniz. Lakin Lisa biliyordu, ona veda etmişti.

Kafasını hafifçe iki yana sallayıp kabullenmezce oğlana bakmıştı. "Ne planladığını bilmiyorum ama," yutkunmuştu. "Umarım bu söylediklerin için pişman olmazsın." Bekledi.

"Hallice kırıldım Jeon, en çok da gerçeği söylemiyor oluşundan."

Kafasını sallamış, omzunu silkmişti. "Git hadi. Seninle işim kalmadı."

Dudaklarını birbirine bastırıp bekledi. Kimdi bu? Bu tanıdığı Jeongguk değildi. Her şeyden çok sevdiği sevgilisi değildi, ailesi değildi, en yakın arkadaşı değildi, sırdaşı değildi. O değildi, o çok farklıydı.

Sadece bakakaldı oğlanın suratına. Jungkook ise kısa süre sonra gülerek arkasını dönmüş, Lalisa varken bir kere bile dokunmadığı etini büyük bir keyifle kesmeye başlamıştı.

Lalisa gidene kadar da büyük yalancı bir gülümsemeyle et yemiş, dökülen yaşlarını silmeye cüret dahi etmemişti.

beatiful messWhere stories live. Discover now