Bölüm 48 - The Funeral

88 11 15
                                    

Bölüm 48 - Cenaze

ROMİ

Saçımdan yüzüme usulca inen her bir damla ile derin bir nefes alıyordum. Sakinliğimi korumalıydım ve buradan çıkmalıydım.

Hızlıca masaya birkaç yüz bin wonluk bırakıp çıkışa ilerledim. Karla hızlı adımlarla taksi durağına doğru ilerliyordu. Sanki peşinden koşacakmışım gibi arkasını kontrol ediyordu. Bu kadar kendini beğenmiş, küstah bir sürtük olduğunu daha önce nasıl fark edememiştim. Tanrım, çok aptalım.

Bana gelince zamana ihtiyacı var, ama iş Jungkook'a geldiğinde...

Vale arabamı getirip benim için kapıyı açtığında sinirden sıktığım yumruklarımı açıp sürücü koltuğuna yerleştim. Kafamı dağıtmalıydım. Eve gidip oradakileri çekemezdim. Uyuşturucu meselesi ortaya çıktığından beri aramız garipti. Üzerime gelip beni tetiklememeye çalışıyorlardı ama aynı zamanda bana kırgın ve kızgın olduklarının farkındaydım. Hakları vardı ama onları etkilemeyecek seviyede tutmaya çalışmıştım. Ben de insanım.

Şimdi bu ıslak üzerimi ve sinirimi onlara açıklamak istemediğim için en iyi bildiğim ikinci yere doğru çevirdim rotamı. Mikael'in yeri.

Tabii ki uyuşturucu almayacaktım. Oranın tek amacı bu değildi. Benim amacım biraz da magazine çıkmak olabilirdi. Bu sayede Karla görür ve endişelenirdi. Belki pişman hissedip beni arardı. Nasıl olduğumu sorardı. Artık onu geri isteyeceğimden değil tabii ki. Jungkook'u bana bir kere tercih ettiyse ileride bir daha edebilirdi. Artık ona güvenemezdim. Olay Jungkook da değildi. Herhangi biri olabilirdi. Ama Jungkook mu gerçekten? Attan inip eşeğe binmek...

Mekana vardığımda dışarıda çoktan birkaç fotoğrafçı vardı. Arabayı valeye bırakıp içeri girerken acele etmedim. Güzel pozlar yakalayın bakalım.

İçeride burnuma dolan duman, ter ve alkol kokusu midemi bulandırmakla heyecanlanmama sebep olmak arasında garip bir karmaşa yarattı. Haftalardır alkol de almamış, böyle mekanların önünden bile geçmemiştim. Ayık kafayla etrafa baktığımda insanların ne kadar aptal göründüklerini fark ettim. Ama amaç da buydu. Her şeyi unutup aptallaşmak ve mutlu olmak.

Bara doğru ilerlerken boynuma dolanan kollarla durdum. Mikael'in kızlarından biriydi. Kulağıma uzanıp fısıldadı. "Nerelerdesin? Buralar sensiz çok tatsız." Kafam güzelken azıcık da olsa çekici gelen kız şu an ilgimi hiç çekmemişti.

Hala boynuma dolalı olan kollarını sıkılaştırarak sordu. "Her zamankinden mi?" Kafamı iki yana sallarken kollarından kurtulmuştum ama vazgeçmiyordu. "Çatıda özel bir parti var."

İşte bu ilginç olabilirdi.

İtiraz etmediğimi görünce elimden tutup arka taraftaki asansörlere doğru çekiştirmeye başladı. Asansörde ellerinin vücudumda gezinmesine izin verdim fakat beni birazcık bile heyecanlandırmıyordu. O da bunun farkındaydı ama umursamıyordu. Sanırım onun da tek istediği bu partiye gelmekti. Partiye katılabilmek için Mikael tarafından yeterince sevilmiyordu. Tek çaresi benim gibi birini getirmekti.

Asansör lüks çatı katına açıldığında bizi yoğun bir duman karşıladı. Ter ve alkol kokusunun yerini pahalı parfüm kokuları almıştı. Koridorda ilerlerken birkaç tanıdıkla göz göze geldiğimde başımla selam verdim. Gerçi çoğunun farkında olduklarını sanmıyordum. Şu an kendi adlarını bildiklerinden bile şüpheliydim.

Salona geldiğimde kız çoktan benim yanımdan ayrılmıştı. Duman burada yoğun değildi ama loş ışıklar yine benzer bir ortam yaratıyordu. Uzun deri koltukta oturan Mikael eliyle gelmemi işaret etti.

Gölgelerdeki SessizlikWhere stories live. Discover now