Bölüm 36 - Break-up

99 14 28
                                    

KARLA

Yapacak işim olmadığında zaman kavramımı yitiriyordum. Günler birbirine giriyordu. Evden çıkmıyordum. Kimseyle görüşmüyordum. Hatta yıkanmayı bile erteliyordum. Saçlarım hiç olmadığı kadar yağlandığı için sonunda banyo yapmıştım bu sabah.

Zamanın geçtiğini gösteren tek şey Jungkook'un turnesinin yaklaşmış olmasıydı. Yarın Seul'de konserleri vardı. Ertesi sabah Japonya'ya geçeceklerdi ve iki-üç hafta sonra da bütün dünyayı dolaşmak için yola cıkacaklardı.

Ben de bir asalak gibi Jungkook'un evinde yaşarken oturup davayı kazanmayı bekleyecektim. Sonra da bütçeme göre yaşayacak bir yer bulacaktım.

Jungkook yoğun olduğu için makarna yediğimiz sabah sonrasında hiç görüşememiştik. Romi'yle de olan konuşmalarımız giderek azalmıştı. Konuşmak zor geliyordu o yüzden kısa cevaplar veriyordum. O da üstelemeyi bırakmıştı. Bu beni biraz rahatlatmıştı.

Bir de avukatla görüşmüştüm, sanırım dün. Dava ile ilgili iyi bir şeyler söylemişti fakat onun söyledikleri de bir kulağımdan girip öbüründen çıkmıştı.

Başka görüşecek kimsem de yoktu. Daha doğrusu yeni telefon numaramı bilen başkası yoktu. Öbür numaram magazinin eline geçtiği için telefon bir saniye bile susmak bilmiyordu. Son çare yeni bir hat almıştım.

İnternet ve televizyona bakmayı da bırakmıştım. İnternet saçma sapan, yalan yanlış hikayelerle; hayattaki tek meziyeti başka insanların hayatına karışmak olan insanlarla doluydu. Televizyon da farksızdı. Ara sıra Jetflix'ten bir şeyler izliyordum sadece, ya da arkada ses olsun diye açıyordum. Yalnızlığımı, düşüncelerimi bastırması için...

Müzik de dinlemiyordum. Jungkook'un piyanosunun yakınından bile geçemiyordum. Diyaframımdaki hasar henüz iyileşmemişti. Tamamen iyileşip iyileşmeyeceği de kesin değildi. Doktor zorlamamamı söylese de birkaç kere şarkı söylemeye çalışmıştım fakat... Eskisi gibi değildi. Bir daha şarkı söyleyemeyecek olma ihtimali stresten midemi bulandırıyordu. Zaten iştahım da çok yoktu.

Bahçeyle uğraşmaya karar vermiştim ama verdiğim siparişler henüz kargoya bile verilmemişti.

Jungkook'un kitaplığından rastgele aldığım kitabı site güvenliğinden gelen arama ile sehpaya bıraktım. Güvenlik bir misafirim olduğunu söylediğinde şaşırdım. Kimseyi beklemiyordum.

"Adı neymiş?" Kalp atışlarımın hızlanmasına engel olamamıştım. Bana zarar verecek biri olsa güvenlikte durmazdı herhalde?

Güvenliğin gelen kişi ile konuşması boğuk bir şekilde duyuluyordu. "Gelen kişinin adı Romi'ymiş, hanımefendi. Size yemek getirmiş."

"Aah, tamam. Gelebilir. Çok teşekkürler."

"İyi akşamlar."

Habersiz gelişi biraz moralimi bozmuştu. Sosyalleşmeye tahammülüm yoktu ama Romi de sevgilimdi, hala. Kapıda beklerken beynim ikiye bölünmüştü, bir taraf Romi'nin gelmesine seviniyordu öbür taraf yalnız kalma isteğimi yok saydığı için huysuzdu. Çocuğun da bir suçu yoktu şu an. Gelmemiş olsa gelmiyor diye de kızabilirdim. Ne istediğimi ben de bilmiyordum.

Kapıyı açmadan önce pencereden bakıyordum. Gelenin gerçekten Romi olduğuna emin olmalıydım. Romi'nin adını kullanarak giren bir magazinci de olabilirdi. Daha da kötüsü gelen Stori bile olabilirdi, neden güvenliğe gelenin cinsiyetini sormamıştım ki? Paranoyama engel olamıyordum.

Yaklaşan silüeti gördüğümde gelenin gerçekten Romi olduğunu anlamıştım. Elinde de poşetler vardı. Yemek. Sabah yediğim bir kase müsli dışında hiçbir şey yemediğimi fark ettim.

Gölgelerdeki SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin