Bölüm 4 - Now What

259 28 42
                                    

Merhaba,

Bol Jungkook'lu bölüm sizi bekliyor. Umarım beğenirsiniz. 

Keyifli okumalar.

- Arabidopsis

****

KARLA

Eşyalarımı toplarken telefonum çaldı. Bu dağınıklığın arasında telefonumu bulmaya çalışırken arayan kimse vazgeçmişti.. Topladıklarımı valizime doldurmaya devam ettim. Kırmızı ceketi katlamak için aldığımda istemeden yüzümde bir gülümse belirdi. Mutluydum. Kendimi hafif ama bir o kadar da her türlü zorlukla mücadele edebilecek kadar güçlü hissediyordum. Artık Romi vardı. Aramızın garip olmamasına sevinmiştim. Şaşkınlık ve heyecanıma rağmen doğal bir akışta geçmişti sabahımız. Şu an yanımda olmasını çok isterdim ama o çoktan gitmişti. Birine yakalanma riskini göze almak istemiyordu. O yüzden kahvemizi içtikten hemen sonra dudaklarıma ufak bir öpücük kondurup çıkmıştı.

Telefonum bir daha çalmasıyla sıçrayarak kendime geldim. Bu telefon neredeydi? Yatağın oralardan geliyordu fakat bulamıyordum. Arayanın patronum ya da Jessie olmamasını umdum. Yatağı olabildiğince ittirdim, yerdeydi. İki cevapsız arama ve üç mesaj gözüküyordu. Mesajlardan bir tanesi Jessie'ye aitti. Daha önce konuştuğumuz gibi 10'da toplantımız olduğunu hatırlatan bir mesajdı. Geri kalanlar Jungkook'tandı. Neden beni sabahın köründe arayıp mesaj atmıştı ki. Önemli bir şey mi olmuştu?

"Seninle konuşmamız gerek, müsait olduğunda ara beni."

"Aradım açmadın. Her şey yolunda mı? Ara beni."

Dün gece. Romi'den önce ben ve Jungkook dans etmiştik. Dans ederken aramızda farklı bir çekim olmuştu. Öyle bir çekimdi ki vücudundan yayılan sıcaklık başımın dönmesine sebep olmuştu. Sonrasında ise doğru düzgün bir açıklama bile yapmadan ortadan kaybolmuştum. Eminim ki dün geceden beri bunu düşünüyordu.

Yere çöktüm. Ben ne kadar salaktım. Niye böyle davranmıştım? Şu an buz dolu bir havuza girip çıkmamak istiyordum. Kendimi telkin etmem gerekiyordu. Tanrım ben niye sınırımı bilmiyordum? O kadar içmenin ne anlamı vardı. Acaba daha hatırlamakta güçlük çektiğim neler yapmıştım. Aramayacaktım ama mesaj atmalıydım, bunu biliyordum yoksa daha da kötü olabilirdi. Arkadaşlığımıza daha fazla zarar vermek istemiyordum.

"Selam Jungkook, şu an hızlı bir şekilde hazırlanmaya çalışıyorum. Akşam 8'den sonra planım yok. Eğer sen de müsaitsen seni ararım konuşuruz olur mu?" gönder tuşuna basıp son kalan birkaç parçayı da valize koymak için kalktım. Tam o sırada bildirim sesi geldi.

"Tamam. Akşam 8'de". Bu kadar hızlı cevap vermesini beklemiyordum. Dün gece yaşadıklarımı akşam 8'e kadar düşünmeyeceğime dair kendime söz verdim. Otelden çıkışımı yaptım. Otelin önünde bekleyen arabaya binmeden önce boynumdaki şala dokunarak otele son kez baktım. Dün gece bir hayaldi benim için. Ama artık rüya bitmişti ve gerçek hayatıma dönmem gerekiyordu. Camdan dışarıyı izlerken bir yandan da Romi'den de bir haber almayı umuyordum. İlk mesaj atan ben olmak istemiyorum. Böyle şeyleri umursamıyordum aslında ama o benim hakkımda yanlış düşünebilirdi. Bunu istemiyordum.

Şirkete yaklaştıkça kafamı toparlamak için derin bir nefes aldım. Şimdi Romi'yi düşünmenin zamanı değildi. Sonunda istediğim başarıyı yakalamıştım. Hayallerim artık o kadar da uzak değildi. Toplantıya odaklanmalıydım ve önümüzdeki adımları, kariyerimi düşünmeliydim. Kazandığım bu ödül diğerlerinin habercisi olmalıydı. İvme kaybetmeden yükselmeye devam etmeliydim.

Gölgelerdeki SessizlikDonde viven las historias. Descúbrelo ahora