XXV. MÜHÜRLENEN RUHLAR

17K 1.2K 412
                                    






Ruelle - War Of Hearts


🥂


Güneş gri bulutların ardında çırpınıyor, kendini göstermek istese de başarılı olamıyordu. Derin bir nefes alıp beyaz kazağımın kollarını avuç içlerime çektim. Çenemi sağ elime yaslarken solumda kalan büyük camlardan dışarıya baktım.

Büyük amfinin içindeki sıralardan birine oturmuş, dersin başlamasını beklerken bir yandan da bahçedeki öğrencileri izliyordum. Bugün hava kapalı ve soğuktu lakin bu herkesin hala bahçede oturuyor olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Okul arazisinin içinde iki tane kafe, bir tane de restoran vardı. Yine de herkes bahçede takılır, boş zamanlarını orada geçirirdi. Bizim de her zaman oturduğumuz büyük ağacın altına doğru baktım fakat arkadaşlarımdan hiçbir iz yoktu. Büyük ihtimal onlarda son dersin getirdiği isteksizlik ve uyuşuklukla sınıflarına gitmişlerdi. Normalde mitoloji dersi için daha heyecanlı ve istekli olurdum fakat dün gecenin etkisinden hala tam olarak çıkabilmiş değildim. Düşüncelerim birbirine girmiş, huysuzluğum ruhumu esir almıştı. Dudağımın kenarını sertçe dişleyip canımın acımasını sağlarken kafamdaki ses ile uyuştuğumu hissettim.

On dört yaşlarımdayken büyük bir depresyon geçirmiş ve günlerce okula gitmek için bile evden çıkamamıştım. Tek yaptığım odam da takılmak, uyumak ve öylece duvarlara bakmak olmuştu. O zamanlar kendime duyduğum nefret ve öfke o kadar yoğundu ki bunu anımsamak bile titrememe neden oldu. Her gece annemin atölyesine kapanıp, kıyafetleriyle uğraşması üzerine yalnız kalırdım. Yalnız kalmak istemeyen biri olarak defalarca kez kimsesiz bırakılmıştım ve bu sessizlik beni delirtmediği için şanslıydım. Bir süre sonra onunla atölyeye kapanmaya başlamış, tasarladığı o güzel elbiselerin beni mutlu etmesine izin vermiştim.

Mine Payidar oldukça yetenekli bir kadındı.

Çok net hatırlıyordum. Her zaman hayali herkes tarafından tanınan, bilinen bir modacı olmaktı. İnsanların onun kıyafetleriyle sarmalanmasını, kendilerini bu şekilde mutlu hissetmelerini isterdi. Dün gece etrafıma baktığım da uzun süre yalnız yaşamış, kendi başına bir şeyler başarmaya çalışmış bir kadın olarak annemle gurur duymuştum. Evet, ona hala kızgındım ve hayatımın sonuna kadar onu tam anlamıyla affedebileceğimi düşünmüyordum lakin hakkını da yiyemezdim. Kafasına koyduğunu başarmış, hayallerini gerçekleştirmişti. Bir yandan da kızıyordum işte hala. Hayatındaki her şeyi benden önce koyduğu için, öz kızını her defasında ikinci plana attığı için onu affedemiyordum içten içe.

Belki yaptığım şımarıklıktı lakin davranışlarını sindiremiyordum. Dün gece Ayaz da bende her şeye rağmen onun yanında olmuş, kimsenin ağzına laf vermemek için yüzlerimizdeki sahte gülümsemeler ile defilesini izlemiştik. Gecenin sonunda annem yanımıza geldiğinde ise tek istediğimin bir an önce oradan gitmek olduğunu anımsadım. Her şey için teşekkür edip, bize sarılmıştı. Daha doğrusu bana sarılmıştı zira Ayaz onun kolları arasından kıvrak bir şekilde sıyrılıp tepkisiz kalmayı tercih etmişti.

Babamdan öğrendiğim bilgiye göre yarın akşam doğum günüme gelecekti ki bu benim gerginliğimi ikiye katlıyordu. Kendim bir kenara koyuyordum, ben anneme ne kadar kızgın olsam da onu görmezden gelmeyi başarabiliyordum fakat ağabeyim öyle değildi. Dün gece olay çıkarmamasının tek nedeni Bade'nin ona dayadığı alkolden serseme dönmesi, Tuna ile Koray'ın ona sürekli refakat etmesiydi. Açıkçası doğum günümü kutlamak bile gelmiyordu içimden. Böylesine büyük bir davetin gereksizliğini gün geçip, doğum günüm yaklaştıkça daha iyi anlıyordum.

"Mira."

Duyduğum tok ses ile düşüncelerimden sıyrılıp sarsılarak kendime geldim. Şaşkın bakışlarım ne zaman geldiğini fark etmediğim adamı bulduğunda yanımda oturuyor olduğunu gördüm. Sol elini sandalyemin arkasına konumlandırmış, hafifçe üzerime eğilmişti. Kaşları hafifçe çatılmış, ela gözlerindeki siyah haleler irileşmişti. "İyi misin?"

RAKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin