XV. SİLİK DOKUNUŞ

28.1K 1.8K 473
                                    





VOİLA - Figure You Out
Madalen Duke - Love İnto A Weapon

🥂

Alaz Okulları eğitiminin yanı sıra verdiği hizmetler ile de diğer birçok okuldan oldukça farklıydı.

Çarşamba gününün tamamı öğleden sonra gerçekleşecek maç için rezerve edilmişti. Sabahtan beri okul heyecan ile bu anı bekliyor, herkes maçın başlaması için dakika kovalıyordu.

Basketbol takımı yıllardır zirvedeydi ve birinciliklerini kaybetmek istemiyorlardı. Bu okulun prestiji için oldukça önemliydi. Yeni öğrendiğim bilgiye göre her yılın sonunda yurtdışından birkaç okul basket bursu vermek adına okula geliyor ve maçları izliyordu. Öyle ki iki yıl önce Pars'a ve geçen yılda Koray'a yurtdışındaki önemli okullardan basket bursu teklif edilmiş lakin ikisi de basketbolun hayatlarını şekillendirmesine izin vermemişlerdi. Bu yüzden maçlar Alaz Okullarında oldukça önemliydi.

Basketbol takımı sıkı bir eğitimden geçiyordu. Anlaşılan okulun tamamı da onlara destek olmak için yarışa girmişti. Dört bir yana yerleştirilmiş afişler, kartlar ve herkesin ağzına sakız olan sloganlar ile heyecan doruktaydı.

Takım üniversite ve lise olmak üzere karma öğrencilerden oluşuyordu. Büyük bahçeye bir sürü stant kurulmuş, enerjiyi yükseltmek adına bir müzik sistemi oluşturulmuştu. Bu yüzden okul bugün oldukça hareketli ve kalabalıktı.

Edindiğim bilgiye göre Pars takım kaptanıydı ve bugünkü maçta Tuna ile Ayaz hariç neredeyse tanıdığım herkes oynayacaktı.

Pars'ın adını zikrettiğimde bile geriliyordum. Dün gece söylediğim şeyin onda nasıl bir etki yarattığını anlayamamıştım lakin bilmediği bir gerçeği yüzüne vurmuş gibiydim. Sanki Ayaz'ın kardeşi olmam bir anda her şeyi sorgulamasına ve benden uzaklaşmasına neden olmuştu.

Onu suçlayamıyordum çünkü kendimi onun yerine koyabiliyordum. Haklı olarak en yakın arkadaşının kız kardeşine yaşattıklarını kabullenemiyordu ve bunları kardeşine yaşatan adamın kız kardeşiyle görüşmeyi de kendine yediremiyordu.

Derin bir nefes alıp dün gece beni uyutmayan düşüncelerimi bir kenara bıraktım. Pars'ın gidişiyle sabaha kadar yatakta bir o yana bir bu yana dönüp uykuya dalamamış, sabahlamıştım. Bu sayede gözlerim uykusuzluğun verdiği yetkiyle hala acıyordu. Zihnim ise darmadağınıktı. Soğumakta olan kahvemden büyük bir yudum alıp önüm de duran kitaba göz attım. Neredeyse bir saattir okulun kafesinde oturmuş kahve içmeye ve kitap okumaya çalışıyordum. Başak dün gece okula erken gelmemi söylediğinde sanırım bu denli erken gelmemi kastetmemişti çünkü kızların hiçbiri ortalıklarda gözükmüyordu.

Diğer sayfaya geçip tamamen arkama yaslandım. Siyah kısa eteğimin üzerine geçirdiğim okulun beyaz tişörtünü düzeltip bacak bacak üstüne attım. Yüzüme düşen kahverengi saçlarımı kulağımın ardına sıkıştırırken kafedeki gürültüden soyutlanmaya çalıştım.

İçinde bulunduğum alanda kız popülasyonu fazlaydı ve neredeyse hepsi basketbol takımındaki erkekleri çekiştiriyor, kimi desteklediğini ballandıra ballandıra anlatıyorlardı. Pars'ın adını farklı kız seslerinden işitmek yanağımın içini dişlememe neden oldu. Okulda bir sürü yakışıklı çocuk vardı. Evet, tuhaftı. Genelde lisedeki öğrencilerin bu denli güzel olması pratikte imkânsız gibi görünüyordu lakin bu doğruydu. Okuldaki kızların çoğu manken gibiydi, erkekler de keza aynı oranda yakışıklı ve çekiciydi. Üniversitelileri söyleme gereği bile duymuyordum zira görsel şölenden farksızdılar fakat bunca güzelliğe rağmen herkesin ağzındaki isimler bana bozuk plakları anımsatıyordu.

RAKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin