XI. MAZİNİN YANSIMASI

26K 1.4K 377
                                    





Rachel Grae - It'll Be Okey
Wafia - Heartburn

🥂


Geleceğime dair kaygılarım vardı.

Birkaç ay öncesine kadar ileriyi bu denli düşünmüyordum zira düşünmemi gerektirecek bir konum da değildim. Bu yılın sonunda Poyraz ile bir üniversiteye gidecek, İzmir'de annem ile yaşamaya devam edecektim. En azından planım böyleydi.

Şimdiyse her şey karma karışık bir hal almıştı.

Alaz Okulları zorlu bir süreçti. Öğretmenler alanlarında profesyonel oldukları için öğrencilerin canını çıkarmaktan geri kalmıyorlardı. Bugün sanat tarihi öğretmenim kendimi birkaç yıl sonra nerede gördüğümü sorduğunda cevap verememiş, kendimi bir yere koyamamıştım çünkü bilmiyordum.

Hayat planladığım gibi gitmiyor, değişiklik kavramı bir parçam haline geliyordu.

Neredeyse iki aydır İstanbul'daydım ve bir şeyin farkına iyice varmıştım. Yıllardır içimde biriktirdiğim kızgınlıklar ve kırgınlıklar yerini empatiye bırakıyordu. İtiraf etmek istemesem de babaannemin evde olmasından, onunla vakit geçirmekten memnundum. Yıllarca beni aramamış, iletişime geçmemiş ağabeyim ile yakın bir bağ oluşturmuş olmama seviniyordum. Öyle ki konuşmasak bile babamın beni yok saymıyor, benimsiyor olması bile hoşuma gidiyordu.

Kendim ile ilgili yeni keşfettiğim bir şeydi bu. Meğer ne denli açmışım aile kavramına. Bir baba ve ağabey figürüne. Elbette onları affetmiş sayılmazdım. Özellikle babamı...

Yine de içimdeki küçük kız mutluydu.

Telefonuma baktım ve parmaklarımı annemin cevapsız aramasında dolaştırdım. Sesini duymak istesem de ne konuşacağımı ve diyeceğimi bilemiyordum. Bu yüzden onunla yüzleşme işini ertelemeye karar verdim. Kendimi bir yere oturtmam gerekiyordu. Karakterimden emindim lakin bazen davranışlarımı kestiremiyordum. Yersiz öfkem ve sempatim arasında büyük bir savaş vardı. Kontrolümü tekrar ele almalı, hayatımı çizmeliydim.

Ailesinden ilgi ve sevgi bekleyen o küçük kızın sesini susturmalıydım.

İstanbul'a gelirken aklımda bariz bir düşünce vardı. Aylarımı burada geçirecek, ardından sınava girip kimsenin beni tanımadığı ve kendi hayatımı kurabileceğim bir yere gidecektim. Belki de ihtiyacım olan tek şeydi bu. Herkese, her şeye ve en çok da kendime yabancılaşmak.

Telefonumu çantama atıp başımı kaldırdığımda bana doğru gelen Başak'ı gördüm. Dersi yeni bitmiş olmalıydı. Bugün beni eve bırakmayı teklif ettiği için onu neredeyse yarım saattir otoparkta bekliyordum. Bakışlarım otoparka giren kızın üzerinde dolaştı. Siyah eteğinin üstüne okulun bir nevi üniforması olan beyaz tişörtü giymiş, eteğinin altına fileli çoraplarını geçirmişti. Dışarıdan bakan biri Başak'ın tarzını garipseye bilirdi zira bu denli zenginliğin için de sokak tarzını benimseyen gördüğüm belki de tek kişiydi. Omzunda asılı duran siyah çantasını eline alıp arabasının üstüne attığında morali bozuk gibi görünüyordu.

"Gerçekten bazen kafayı yiyeceğimi düşünüyorum." Diye söylenip çantasına uzandı ve içinden sigara paketiyle çakmağını çıkardı. Beyaz kâğıdı dudaklarına yerleştirirken bir yandan konuşuyordu. "Koray'ı aylarca dövsem belki rahatlarım."

Sigarasını yaktığında huzursuzca kıpırdandım. İki gece önce olanları hatırlamak bile damarlarımdaki bütün kanın çekilmesine neden oluyordu. Koray'ı o halde görmek beni dehşete sürüklemişti. Kırk yıl düşünsem böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan geçmezdi.

RAKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin