"Kaçsan da, itiraz etsen de eninde sonunda burada bulacaksın kendini, onu severken. Ama hata yapıyorsun, bir şekilde ondan etkileniyorsun ve bu gözünü boyuyor, parçalar eksik, uyuşmuyor. Ondan uzak durmalısın."

"Bunu yapamıyorum, nefes alamıyormuş gibi hissediyorum. Yanlış bir şey göremiyorum, olsa bile bunu sonuna kadar yaşamak istiyorum." Dedim, eğer sonunda üzüleceksem bile sonu görmek istiyordum.

Neden?

"Üzüleceksin, bunu istemiyorum. Birazcık bana güveniyorsan, beni dinle Jimin." Dedi son olarak, konu üzerinde durmak istemediğimden cevap vermemiştim. Elimde değildi, o varken mutluydum. Gitsin istemiyordum, gittiğinde olanları görmüştük işte, yaşayan ölü gibiydim. Zaten hemen sonra Guleum ve Jungkook odaya girmişlerdi. Guleum mutlu gözüküyordu, Jungkook'la anlaşıyor olması beni rahatlatmıştı. Çünkü yanında kötü hissettiği insanlarla bir arada bulunmasını istemezdim.

"İyisin değil mi?" Yoongi yanımdan kalkarak Jungkook'un oturduğu koltuğa geçtiğinde, soruyu yönelten Guleum elimi tutup yanıma oturmuştu. Gülümseyip elimi sıkılaştırdım biraz. Benim için endişelenmesini istemiyordum. "İyiyim, merak etme." Dediğimde aslında söylemek istediği başka bir şeyin olduğunu görmüştüm gözlerinde. Benden çekinmesini istemezdim ama Yoongi ve Jungkook için ne hissettiğini bilmediğimden ses çıkarmamıştım.

"Seni çok özledim, seninle kalmayı da o yüzden Taehyung'un başının etini yedim dönmek için ama, gerçekten ne zaman bu konuyu açsam azar çekti bir ton." Dediğinde gülmüştüm. Her zaman aynıydı, benim yanımda ya da değil, hareketleri, düşüncesi hep aynı şekildeydi. Her adımı duyduğunda sinirlenmiş ve Guleum'a bağırmıştır, istemediği halde ısrar ettiğinde o kalın sesini daha da yükseltmiş ve Guleum'un bir köşeye sinmesine sebep olmuştur, bunlar artık tahmin edilebilir şeylerdi. İstediği olmadığında sinirlenen birisiydi.

"Ve en sonunda bu konuyu açtığımda çok meraklıysam beni senin yanına bırakabileceğini ama kendisinin geri dönmemek üzere yanımdan gideceğini söylediğinde ağlayıp yanında kalmak zorunda kaldım. Biraz üzücüydü tabi ama bilmiyorum bence çok büyüttü." Dediğinde elimi uzatıp tebrik etmiştim. Beni anlayan birini bulmak bu devirde cidden zordu ve benden yaşça küçük olan bu kız çocuğu beni sahiden anlıyordu.

"Oh, sonunda!" Diyivermiştim rahatlamanın verdiği hisle nefesimi verirken. "Beni bir sen anlıyorsun, gerçekten orada cidden anlatmak istediğim bambaşkaydı ve o dediğimden tamamen bağımsız bir şey anladı. Dediğinden dönmemek için de beni dinlemedi bile." Beni anlayan birini bulduğumda saatlerce konuşasım gelirdi. Eh, bulmuşken madem..

"Sadece kırılmış, gerçekten çok kötüydü o da. Merak etme, bir şekilde seni buluyor, sana dönüyor. Boşuna shiplemiyorum ben." Dediğinde sarıldım ona, çok tatlıydı. Konuşma tarzı, olgunluk yapmaya çalışması, iyi ki tanıyordum onu. Bizler öylesine rastgele tanışmış insanlardık, birbirimize iyi geliyorduk ve bu iyi geliyordu. Eski hayatıma özlemim yoktu, seviyordum onları.

Biz sarılırken Yoongi çıkış işlemlerini halledeceğini söylediğinde, ona Taehyung'u beklemem gerektiğini, onun böyle söylediğini söyleyememiştim. Zaten ondan hoşlanmıyordu, bunu söylemek Yoongi'yi daha da sinirlendirecekti. Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım yalnızca. Guleum da koltuğa, Jungkook'un yanına oturmuştu.

"Taehyung geldiğinde bizi bulamayacak." Dedim sıkıntıyla. Yüzünün içeriye girmesiyle soluşu, hayal kırıklığı gözlerim önünde canlanıyordu fakat hiçbir şey yapamıyordum. "Ben burada beklerim hyung." Jungkook Guleum'un omzuna kolunu atıp arkasına yaslandığında, aklımda olan Guleum'un ona daha yakın olabilecek olmasıydı. Bunu istemiyordum, bilmiyorum, bencilce bile olsa istemiyordum, ben de az önce yanımdan kalkan Guleum'u yeniden yanıma çağırmıştım.

IlungaWhere stories live. Discover now