23(FİNAL) 'Son Kez'

105 9 4
                                    

"CD mi?" dedi Taehyung, dolu gözleriyle.

"Sorun ne?" dedim ama sorunun elimde tuttuğum CD olduğunu biliyordum. Nefesim daralıyordu, bunu izlediğimde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Buna artık emindim, Taehyung'un yanağından süzülen yaşla beraber.

CD'yi dibimdeki masaya bırakıp, sanki her şeyi hissediyormuşum gibi onun güzel dudaklarına sarılmıştı dudaklarım. Küçük hıçkırıkları dudaklarından bedenime ulaşıyordu ve ben ölecek gibiydim. İki gün öncesinde mutluluktan ölebileceğimi söylerken şimdi korkudan ölecektim.

Dudaklarımızı ayırdığımda gözlerime bakmadı, utanıyordu sanki. "İzlemeyecek misin?" dedi sessizce, sesinin titrediğini belli etmemek istercesine. Gülümsedim, saçlarını okşadım ve sarıldım. "İzleyeceğim Taehyung, izleyeceğim."

Bilgisayarımı getirip sakince oturdum. Acele edemiyordum, Taehyung'tan uzaklaşacağımı bildiğim için, hızla yapamıyordum, elimden geldiğince geciktirmek istiyordum. CD'yi elime aldığım sırada Guleum da gelmişti.

"Neler oluyor? Abi? Neden ağlıyorsun? Kavga mı ettiniz?" Taehyung başını iki yana salladı, karşımda duran koltuğa otururken.

CD'yi takıp, videoyu açtım.

Taehyung ve bir kadın vardı. Bir kadın değildi, bu Jae Soon'du. Basık ve karanlık bir odada, bir masanın iki tarafında, tüm resmiyetleriyle duruyorlardı. Taehyung'un hıçkırıklarını duyuyordum henüz sadece. Başka herhangi bir konuşma ya da ses yoktu. İçi çıkarcasına ağlıyordu. Kaydı durdurmadan kısacık bir an göz teması kurdum, canım, canımız çok yanacaktı.

Jae Soon konuşmaya başladı. "Annen öldü, erkek kardeşin ölmesin istiyorsan bunu imzalamalısın Taehyung." Jae Soon'un dediklerinden sonra, masada durduğunu bilmediğim kağıtları eline aldı ve elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. "Jimin'e gideceksin, ilgisinin kendinde olmasını sağlayacaksın, babasından olabildiğince uzak kalmasını sağlayacaksın. Mümkünse aşık et kendine." hala anlamakta zorluk çekiyordum. Bu ne demek oluyordu Tanrı aşkına?

"Lütfen başka bir yol bulalım, yalvarırım size. Bunu ona yapamam." hıçkırıkları arasından konuştu.

"Umrumda değil. İmzala ve bitsin. Senin zırlamalarınla uğraşamam." önündeki kağıdı zor bela imzaladı, istemediği belliydi, fakat imzaladı. Beni üzeceğini bile bile, bunu yaptı.

İmzalamasıyla beraber hıçkırıkları artmış, ardından video bitmişti. Bakışlarımı kaldırdığımda Taehyung telefonu masaya bırakarak karşıma yeniden oturmuştu. Hangi ara gitmişti de geliyordu, nereye gitmişti?

Aslında umurumda mıydı ki, ona karşı bir şey hissedemiyordum şu an. Tüm bedenime elektrik verilmişti sanki, beni kandırmıştı, her şey yalandı, beni sevmesi, tesadüfen karşılaşmamız, öpüşmelerimiz, sarılmalarımız, gülüşmelerimiz, uykularımız, kavgalarımız, hepsi yalandı. Tek gerçek olan benim aşkım, benim sevgimdi. Dizlerim titriyordu, Taehyung için çoğu şeyi görmezden gelebileceğimi söylemiştim ama bu, bunu nasıl görmezden gelecektim, olmamış gibi, kandırılmamış gibi davranabilir miydim?

Keşke bu mümkün olabilseydi.

Belki de beni cidden hiç sevmemişti, tüm duygularımı kullanmıştı, bunu nasıl yapmıştı bana? Ona bu kadar bağlıyken, yüzüme güldüğünde hiç mi içi sızlamamıştı, hiç mi canı yanmamıştı?

"Jim, lütfe–"

"Bana bir daha Jim deme." ağlamıyordum, kalbimin kırıkları gözyaşı akıtmamı engelliyordu. Ama o ağlıyordu, durmadan. Bu sefer üzülmedim ağladığında, sarılmak istemedim.

"Lütfen dinle beni, yalvarırım. Beni artık istemeyeceğini biliyorum ama gitmeden, biz, biz olmayı bırakmadan izin ver her şeyi anlatayım ve öyle gideyim senden." Konuşacak gücüm yoktu, gözlerine bakmadan başımla onayladım onu.

IlungaTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang