14- bizi düşünme

287 44 43
                                    

"Bu adamla nasıl uyursun?!" Gelen tiz çığlıkla beraber kollarımın arasında, nefeslerini tenimde, boynumda hissettiğim Taehyung homurdanmaya başlamıştı. Belimdeki kolunu biraz sıkılaştırdığında karşımdaki bedene rağmen Taehyung'un saçlarına dokunmuştum. Yumuşacık saçları çok güzeldi.

Soon Hee, beni bir gün sinir krizine sokacaktı. "Çık odadan." Dedim sessizce, Taehyung şu an uykuyla uyanıklık arasındaydı, eğer ses olmazsa biraz daha uyuyabilirdi. Ama buna izin vermedi, Taehyung'u kollarımın arasından çekip yere attı. Öncelikli soru, Taehyung'un nasıl bu tarafa geçtiğiydi ama şu an yerde acıyla inleyen Taehyung'a bakmam gerekiyordu.

"Soon Hee, ne yaptın?!" Bağırdığımda, o benim aksime mutluydu. Yataktan inip, yerde belini tutan Taehyung'a bakmıştım endişeyle. "Siktir git odamdan," beni dinlemeyip, homurdanmaya devam eden Taehyung'a bakıyordu. "ÇIKSANA!" Gerçekten utanmaz bir kızdı, ama babam gelene kadar. İşte şimdi sıçtın Soon Hee. Babama her olanı anlatacaktım, tabi önce babama bana onun burada olduğunu haber vermediği için babama sinirlenecektim.

"Neden bunun burada olduğunu söylemedin bana?!" Dedim, babam sinirle odaya bakarken. Bunu şimdi konuşmak istemediğini anlatmak için gözlerime değişik bir şekilde baktığında geçiştirmiştim, şimdilik! "Her neyse, bunu sonra konuşabiliriz. Senin gerizekalı üvey kızın, Taehyung'u yataktan attı!" Dedim Taehyung sarhoş gibi etrafa bakarken. O yeni uyanmıştı ve bunu düzgünce yapamamıştı.

Ben bağırırken elbette Guleum da odaya dalmıştı, abisini görünce de koşarak yanına çökmüştü. "Hem benim odama dalıyor, bak bu bile kocaman bir problemken, üstüne üstlük Taehyung'u yere attı!" Hala söylenirken Guleum'un bunu duyması, olmamıştı sanırım. Birden 'ne?!?' Diye bağırıp Soon Hee'nin üstüne atlamaya çalışmıştı. Onu tutmuş ve sakinleştirmeye çalışmıştım ama Taehyung da üvey kardeşimden hoşlanmadığı için sızlanıp Guleum'u kışkırtıyordu.

"Abime demek, seni öldüreceğim çirkin ördek." Dediğinde Soon Hee'nin damarına basmış bulunmaktaydı, çirkinlik. O hiçbir zaman bu kelimeye katlanamazdı, şimdi o da Guleum'a elini atıp canını yakmaya çalışınca, sessiz kalma modum devre dışı kalmak zorunda kalmıştı. Bileğinden yakalayıp sırtına yasladığımda, "Ona dokunma." Dedim kulağına fısıldayarak. İtip biraz uzaklaşmasını sağlarken odadan ne ara çıktığını anlamadığım babam yeniden odaya girmişti elindeki birkaç şeyle.

"Soon Hee odadan çık ve bu odaya bir daha girme, Jimin'i rahatsız etme, duydun mu beni, öyle bir şey duyarsam istediğin o ayakkabıları ya da istediğin ne varsa unut." Dedi, onu kalbinin tam ortasından vurmuştu, işi çözmüştü.  Nefret ettiğim üvey kardeşim asık suratıyla odadan ayrılırken babam onu umursamadan elindekileri bana vermişti. "Beli incinmiş olabilir, kremi sürün, eğer geçmezse hastaneye gideriz."

Kremlerin adını birkaç saniyede okumaya çalışırken Taehyung araya girmişti. "Teşekkürler Bay Park, bunlar yeterli olur." Dedi, çünkü kesinlikle hastaneye gitmemiz gerektiğini söyleyeceğimi biliyordu. Nefesimi sesli bir şekilde verirken babamın Taehyung'a gülümseyip ondan özür dilemesini ve sonra da odadan çıkmasını izlemiştim. Hayatımda gördüğüm en samimiyetsiz birkaç saniyeden başka bir şey değildi.

"Kremleri sürelim bari." Dedim ama bunu da reddetti. "Guleum sürer odada, sen uğraşma." Dedi stresle. Sırtındaki yaraları görmemden korkmuş olmalıydı, eğer hala buna hazır hissetmiyorsa, onu zorlayamazdım bu konuda. Belki başka bir şey olsa ısrar edip üstelerdim ama bu farklıydı. Hala bu kadar yakın hissetmiyor olabilirdi. "Tamam, o zaman bir şeye ihtiyacınız olursa söyleyin." Yüzüme yerleştirdiğim gülümseme, bu gerçekçi yapmak gerçekten zordu.

...

"Yoongi'yle konuştum, yarın eve dönebiliriz." Dedim kapattığım telefonu cebime koyup masaya otururken.

IlungaWhere stories live. Discover now