2- ben şeytanım, ben kötüyüm.

545 67 41
                                    

Yaklaşık iki dakikadır karşımda duran bedeni inceliyordum.

Tamam, biraz korkmuştum ve bu hareketlerime yansımış, bir iki adım gerilemiştim. Avuç içlerim terlemişti.

"Korkmayacağını söylemiştin." dedi titreyen sesiyle. Dolmaya başlayan gözlerle, benim şaşkınlık ve korkuyla harmanlanmış gözlerime bakıyordu.

Ses çıkaramadım, ona adım atamadım. Olduğum yerde öylece, ayaklarımdan çivilenmiş gibi duruyordum. Aklımda o kadar çok ses vardı ki, gerçekte neyi düşündüğümü bile duyamıyordum.

Kalp ritmim bozulmuştu, korkuyla beraber heyecanlanmıştım ve bu kalbimin hızlanmasıne sebebiyet vermişti işte.

Sol gözünden bir damla yaş düştüğünde hala onu izlemekle yetiniyordum. O da az önce yaptığım gibi bir adım geri attı. Yumruk şeklini alan elleri titriyordu, sinirden değil üzülmüşlüğündendi.

Kendime geldiğimde sağ elimi ona doğru uzattım, "Hey, tamam. B-ben özür dilerim sadece şaşırdım tamam mı, bunu beklemiyordum." Kendini geri çektiğinde elim hava da kalmıştı.

O kötü biri değildi.

"Korktun işte!" diye bağırdığında, kalın sesi tüm odada yankılanmıştı. "Söz vermene rağmen korktun. Seni öldüreceğimden mi korktun, sana zarar veririm diye mi geri adım attın ha?" sadece bağırmıştı ve bunu yaparken tam karşımda duran koca camın altına oturup sert bakışlarını bana yöneltmişti.

Şuan da kendinde olmadığı çok belliydi ve her ne yaşadıysa onu korkutmuştu, bunun üstesinden gelmesi zor olacaktı belli ki.

Duvara yaslandığı için kaçabilecek bir yeri yoktu, ona doğru bir kaç adım attım. Artık aramızda yalnızca bir adım varken onun hizasına çöküp saçlarına dokundum.

Beni bu kadar ona iten şey neydi?

Hızla elimi itse de ses çıkarmadım. Bağdaş kurup onu izledim, nefes alış verişlerini dinledim.

Yaklaşık on dakika boyunca sessiz bir şekilde oturduk. Soru sormadım, üzerine gitmedim. O da bekledi. Ellerine baktı, üzerindekilere baktı. O bakarken bende tıpkı onun gibi üzerindekileri inceliyordum.

Sonra kafasını kaldırıp göz teması kurdu benimle, o an kalbim yeniden hızlanmaya başlamıştı. Heyecanlanmış olmalıydım.

"Bana su bulabilir misin?" dedi kısık sesiyle. Başımı onaylar biçimde aşağı yukarı hareket ettirdiğimde yavaşça ayaklanacakken birden eliyle beni durdurdu.

"Onda var." diyerek az önce saklandığı yeri işaret etti güçsüzce kaldırdığı eliyle.

Bakışlarım kolumu tutan eline kaydığında hızla çekmişti.

"O kim?" diye sordum çekingence. Cevaplamak istemeyebilirdi, zorunlu da değildi zaten. Ama beni şaşırtarak dudaklarını aralayıp yanıtladı, "Kız kardeşim."

Kız kardeşi mi?

Bu çocuk bu haldeyse, onu düşünemiyordum. Düşünmek istemiyordum.

Yine de onaylayıp az önce saklandığı yere gittim yavaşça. Ağlamaktan kızarmış gözleri ve burnu. O kadar masum gözükmüştü ki o an, alıp saatlerce sarılmak istemiştim.

Beni gördüğünde elinde sıkı sıkıya tuttuğu su şişesini bana uzattı.

"Sen gelmeyecek misin?" dedim ona. Burada durmasının bir anlamı yoktu. Elimi ona uzattım. Kafasını iki yana salladı korkakça. Uzun saçları darmadağın olmuştu. Gerçekten ne yaşamışlardı çok merak ediyordum. Bir süre elime baktıktan sonra tekrar kafasını salladı.

IlungaWhere stories live. Discover now