16- özlediğim içindi,

268 45 29
                                    

Bu uykusuzlukla saatlerce yolu yarılamıştım çoktan. Ne yaptığımı bilmiyordum, neden yaptığımı. Gerçekten aklımda ne vardı, gidince sarılabilecek miydim, özlemimi dindirmeme izin verecek miydi öylece?

Ellerim direksiyonu sıkarken gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum, kaza yaparsam gidemezdim, uyursam kaza yapacaktım. Karanlığı aydınlatan sıralı lambalar o kadar azdı ki, ıssız bir yola benziyordu. Sadece gitmek istiyordum, en azından iyi olduklarını kendi gözlerimle görmek istiyordum. Guleum'a sarılırdım, bilmiyorum gücüm olmadığına emindim, bir adım atacak gücü bile zor buluyordum ama başka bir şehre gidiyordum, kilometrelerce öteye.

Uyumayalı bir günü geçmişti, alkol tamamen geçmiş değildi, çok uykum vardı ama kaza yapmadan vardım Ilsan'a. Güneş henüz tepeye bile varmamıştı, uzun bir yolculuk değildi. Jin'in attığı konuma odaklandığımda arabayı bir kenarda durdurmuştum. Soldan mı devam etmem gerekiyordu?

Kontağı çevirip motoru çalıştırıp uygulamanın gösterdiği taraftan ilerlemiştim. On dakikalık bir sürüşün ardından gördüğüm ev, sürekli resimlerde gördüğüm evdi. Ve kapıdan çıkan, Guleum'du. Gördüğümde, düşündüğümden daha çok özlediğimi fark etmiştim. Gözlerim dolmuştu, kalbim sıkışmıştı.

Arabadan indiğimde ne olacağını bilmiyordum, ne tepki vereceklerini. Bu yüzden çok korkuyordum, sarılamadan dönmekten. İşte tam bu nokta da, hedefim onlarsız geri dönmemekti. Günler sürse bile, onlarsız dönmeyecektim. Evde ölü gibi yaşamaktansa burada çabalamayı tercih ediyordum. Anahtarı yerinden çıkarıp kapıyı açmıştım cesaretimle, Taehyung'u görene kadardı, sanki burada olduğumu biliyormuş gibi direkt bana bakmıştı. En son gördüğümdeki gibi, çatık kaşlarıyla. Yüzünü görebilmek yetmişti eğer beni istemezse. Gelip sadece yüzlerini görüp gidebilirdim, eğer çok nefret ediyorsa benden.

Beni terslemesinden çok korksam bile, adımlamaya başlamıştım. Guleum, Taehyung'un bir adım arkasından beni gördüğünde gülümsemesi beni mutlu etmişti. Onların yanına giderken ne umdum bilmiyorum, ama her bir adımımda başım daha çok dönmeye ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Kalbimin ağrısı beni öldürecek sanmıştım, karşıdan karşıya geçerken yere yığılacağımı ve öleceğimi de düşündüm. Tam bu anda o kadar çok şey düşündüm ki, orada öylece bayılıp kalsam ve araba üstümden geçip ölsem, Taehyung'un umurunda olmayacağını, öylece geçip gideceğini sandım. Ben gerçekten onun benden nefret ettiğine inandırmıştım kendimi, bakışlarından, gözlerinin arkasında yatan anlamı buradan bile görebilmiştim.

Sonunda yanlarına gittiğimde, artık tutmayan dizlerime rağmen gülümsedim ve Guleum'a uzattım elimi. "Ben.." diyebildim ama sonra Taehyung başka yerlere bakmaya başladı, ne yapacağımı bilmiyordum. "Sadece iyi olduğunuz görmeye geldim." Dedim, sonra Guleum bana sarıldı. Sonunda iyi hissettiren bir şeyler vardı, "seni çok özledim." Kısık sesiyle mırıldandı belime sıkıca sarılırken. "Ben de güzelim, ama önce abinle konuşmalıyım, sonra sana yeniden sarılacağım. Tamam mı?" Dediğimde kollarını kendine çekip başıyla onaylamıştı beni.

Taehyung'u kolundan tutup biraz uzaklaştığımda, bakışlarında bu sefer hiçbir şey yoktu, bomboş ve üzücüydü. "Ne istiyorsun?" Dedi sonunda, bana bakmadan. "Dönmenizi." Kısaca söyledim, söyleyecek bir şeyim yoktu ki. O bu kadar soğukken, buz gibiyken konuşmak çok zordu.

"Boşuna gelmişsin Jimin, Guleum yeni yeni alışmaya başlıyor. Bu düzene alışması gerekiyor ve sen bunu bozuyorsun." Ellerini cebine sokmuşken sert ses tonuyla kurmuştu cümlesini. "Bozmak istiyorum."

"Saçmalıyorsun, evine dön."

"Siz olmadan dönemem, yapamıyorum çünkü." Gözlerim yeniden dolmaya başlamıştı, Taehyung'un koluna parmaklarımı sarmıştım ama o rahatsızca elime bakıyordu. Elimi çekmedim, ettiğim ufacık temastan bile memnundum. "Lütfen Tae." Bu ona ilk kez böyle söyleyişimdi, öyle söylediğimde elimdeki bakışları aniden gözlerimi bulmuştu.

IlungaWhere stories live. Discover now