Bölüm 27

38.7K 2K 451
                                    

Previously on Sağa Kaydır

''Özür dilencek bir şey yok. Şimdi yavaşça eğilmeye çalış ve kaldırıma otur. Ben seni tutacağım merak etme. Bacağını esnetmemiz gerekiyor.'' Tam beraber eğilmek için birbirimize daha da sıkı tutunduğumuz sırada arkamdan duyduğum ses olduğum yerde put kesilmeme yetmişti. Bacağımın acısı bugün yaşanan tesadüfler silsilesinin yanında hiçbir şeydi..

''Eyluül?!''

***

Bu sesin ve bu aksanın başka birine ait olma ihtimali olamayacağından çaresizlikle gözlerimi yumdum. Anthony ile zaten karşılaşmak istemiyordum hele hele şu an Hakan'ın kollarındayken hiç istemiyordum. Arkamda dikilen ve muhtemelen sinirli bakışlarını üzerine dikmiş adama dönmeden önce gözlerimi açtım ve şaşkınca bir bana bir de arkama doğru bakan Hakan'a bir şeyler söyleme ihtiyacıyla fısıldadım.

''Her şeyi açıklayacağım. Lütfen idare et.''

Hakan ise tahmin ettiğimden çok daha iyi karşılayıp, suratında kocaman sırıtmasıyla kafasını onaylarcasına salladı.

''Ona doğru döneceğim, yardım eder misin?''

''Hay hay.'' Hakan oldukça keyifli bir şekilde belimden bana destek olurken ben de sağlam ayağımın üzerinde sekerek Hakan'ın etrafında yarım bir tur atıp bakışlarımı çaprazımda dikilen ve kaşları olabildiğince çatık olan Anthony'e kilitledim. Tüm o konuşmalarımızdan sonra karşımda onu görmek içimde ağlama isteği uyandırsa da şu an sırası olmadığının farkındaydım.

''Neler olduğunu açıklamayacak mısın?'' ( Aren't you gonna explain what the hell is going on here?) Anthony sert bir şekilde sorusunu sorarken, fevri bir çıkış yapmamak için kendini zor tutuyor gibi görünüyordu. Bense bugünkü artık yalnızsın cümlelerinden sonra bu hesap sorar tavrına sinir olmuştum.

''Neden sana bir şeyler açıklamak zorunda olayım ki? Gözlerin görüyor.'' ( Why would I explain things to you? I believe you can see.)

''Eyluül, hiç tanımadığım bu herifle sarmaş dolaşsın ve yürüyemiyorsun. Şimdi tekrar soruyorum. Neler. Oluyor?!''( Eyluül..You snuggle up to this men I have never seen and you can barely walk. Now I am asking again, what the hell is going on?)
Sinirle başladığı cümlenin sonuna doğru resmen tıslayarak konuşmaya başlamış, son cümlesini resmen heceleyerek kurmuştu. Sinirlenmesi hoşuma giderken geri adım atmaya niyetli değildim.

''Neler olduğunu evinde tek başına düşünmeye ne dersin Anthony? Eminim ki cevabı bulabilirsin. Şimdi izin verirsen sahile döneceğiz.'' (What about figuring out what's going on at your home alone Anthony? I am sure that you will be able to find out the answer. Now if you don't mind, we will go back to seeside.)

Anthony dediklerimle çılgına dönüp gözlerinden alevler çıkarak bana doğru bir adım attığı o sırada Hakan belimdeki desteğini hafifletip bir adım önüme geçti ve ilk başından beri koruduğu sessizliğini bozdu.

''Dediğini duydun. Şansını zorlamasan iyi edersin.'' (You heard her. It is better you don't push your luck.) Hakan'ın da akıcı ve düzgün ingilizcesiyle konuşmaya dahil olmasıyla şaşkınlığımı gizleyemezken o bana dönüp göz kırpmıştı bile. Anthony bunu görmüş müydü bilmiyordum ama görmesini isteyeceğimi de pek zannetmiyordum. Zira şu an kırmızı görmüş boğalar gibi burnundan soluyordu. Anthony sinirle bir adım daha atıp benim biraz önüm, Hakan'ın da burnunun dibinde durduğunda nabzım istemsizce hızlandı. Hakan da boylu poslu bir erkekti ancak bir basketçinin yanında normal olarak hafif küçük duruyordu. Anthony'nin deli yanları olduğunu şu zamana kadar biraz öğrensem de şu an ne yapacağını kestiremiyordum. Tek dileğim fiziksel herhangi bir temas yaşanmamasıydı.

Sağa Kaydır 🏀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin