14- bizi düşünme

Start from the beginning
                                    

Taehyung ve Guleum masada oturmuş, masaya yerleşen bana bakıyorlardı. İkisinin de burada huzurlu olmadığını biliyordum. Tam anlamıyla benim evimde de rahat edemezken, babamın evinde kalıyor olmak onlara rahatsız hissettirmişti sanırım. Ben de huzur dolu değildim ya, bir kere Soon Hee vardı, takıntı bir ruh hastasıydı o.

Gülümseyip, bana açılan servisteki tabağa baktım, doğru dürüst yemek yemeyeli uzunca bir zaman olmuştu, özellikle ev yemeği. Cidden acilen yemek yapmayı öğrenmem gerekiyordu. Gerçi Taehyung'lar gidecekti, sonra gelen moral bozukluğuyla beraber uzun süre iştahım kesilirdi, sonra da Yoongi bakardı artık bana. Kaldığım monoton hayatıma üzgün bir dönüş yapardım.

"Sözünü unutmadın değil mi, dans için?" Dedi Guleum tabağındaki yemekle oynarken. Bunu nasıl unutabilirdim, en az onun kadar ben de heyecanlıydım bir kere. Yemeğimden biraz alıp, Soon Hee'nin, Guleum'a olan bakışlarını inceledim. Bundan nefret etmiştim, ona karşı yapılan en ufak bir şey bile, canımı fazlasıyla sıkmaya başlamıştı. "Önüne bak Soon Hee." Dedim dişlerim arasından. Guleum'un üzerindeki gözlerini bana çevirdiğinde, ne demek istediğimi anlamıştı. Babama ufak bir bakış attıktan sonra, yemeğine dönmüştü, ben de böylelikle Guleum'un sorusunu yanıtlayabilmiştim.

"Unutmadım tabii, beraber dans edeceğiz." Dedim bir kaşık yemek alırken. Cevabım onu memnun etmişti, Soon Hee'ye yandan, alaycıl attığı bakıştan sonra önündeki yemeğe dönmüştü.

Taehyung sadece yemeğini yiyordu, kimseyle göz teması kurmuyordu. İyi olup olmadığını bilmiyordum, Soon Hee'nin özür dilemesi gerekiyordu, ona böyle davranamazdı. "Baba?" Dedim Soon Hee'ye güldükten hemen sonra. "Soon Hee, Taehyung'tan özür dilemeyecek mi?" Bunun babamın aklına yatacağını biliyordum.

Babam elindeki çatal bıçağı bırakıp çatık kaşlarıyla nefret ettiğim üvey kardeşime döndü. "Abin haklı, özür dilemelisin, isteklerin olsun istersen."

"Özür dilemeyeceğim." Dedi kendinden emin şekilde arkasına yaslanırken. "Jimin'i sevdiğimi biliyorsunuz. Günün sonunda evlenebileceksem özür dileyeyim, isteğim bu." Dedi gözleri dolarken. Bilmiyorum, ona üzülmek gelmiyordu içimden. Taehyung da olduğu gibi canım acımıyordu, sanki nefesim kesiliyormuş gibi hissetmiyordum.

Üvey annem de kızının dedikleri karşısında donup kalmıştı, ne diyeceğini bilemiyordu. Ben istemsiz gülmeye başlayınca, masada gergin gergin oturan herkes bana bakmaya başlamıştı. "Bu komikti." Dedim masadan kalkarken. "Hadi Taehyung kalkalım, dışarı çıkarız." Daha fazla aynı masada oturmak istemiyordum, Guleum'u da kolundan tutup kaldırırken şaşkınca bakıyordu bana. Abi kardeş çok tatlı insanlardı.

Onların odasına girdiğimizde derin bir nefes alıp yatağa bırakmıştım kendimi. Yanlarında öyle kendimi kısıtlamama gerek görmüyordum. "Dışarı çıkalım mı?" Taehyung yatağın yanına oturup sırtını yasladığında, kolu bacağıma yaslıydı. Guleum da yanına oturmuştu.

Guleum yatağa çıkıp yanıma oturduğunda başını iki yana salladığını görmüştüm. Nedenini anlamak için bakışlarını tamamen ona döndürdüğümde sessizce poşetleri işaret etmişti parmaklarıyla. Ben poşetlere öylece bakarken Taehyung ayaklanmıştı, "Benim dışarı da işim var, siz eğlenin." Dedikten hemen sonra Guleum'un saçlarına öpücük kondurup el sallayarak kapıya ilerlemişti.

Nereye gideceğini bilmiyordum, fakat endişem yalnız gidecek olmasıydı. Normalde başının çaresine bakacak biri olduğunun farkındaydım, ama sorun normal bir durumun içinde olmayışımızdı. Başına ne geleceğini bilmiyordum, tekrar dönebileceğinden bile emin değildim ki. Ona bir şey olursa, ne yapacağımı bilmiyordum, Guleum'la nasıl baş edebileceğimi. Peşinden Guleum'un beklemesini söyleyerek gittiğimde dalgınca yürüdüğünü görmüştüm. Ona ulaşamazdım bile, haber alamazdım. Dönmeyişini, kaldıramazdım sanırım.

IlungaWhere stories live. Discover now