"fifteen notifications"

1.6K 164 96
                                    

🎶kodaline-brother🎶


"Vücudumuzdaki dövmelerden bile yakınız birbirimize,
Aynı kanı paylaşmasak da,
Sen benim kardeşimsin ve seni seviyorum,
Gerçek olan bu."








"Tanrım! Ne zamandır orada öylece dikiliyorsun?"

Yugyeom, tam olarak on beş dakika sonra beni nihayet fark ettiğinde bedenimi duvardan ayırıp hemen yan tarafımdaki ses sisteminden çalan müziği kapattım ve odanın ortasında beni hala hayretler içerisinde bir ifadeyle izleyen arkadaşıma doğru ilerlemeye başladım.

"Asıl soru, kaç saattir ara vermeden dans ediyorsun?"

Yugyeom'un bir dönem çalıştığı, son gelişme olarak kavgaya karışıp bıçaklandığı dövmecinin, Luna'nın, üst katında bulunan dans pratik odasındaydık. Eskiden burası yalnızca depo olarak kullanılan bir odaydı ancak Yugyeom şirkete girmeden önce aşağıda çalışıyorken boş bulduğu vakitlerde buraya kaçar, dans ederdi. Zamanla izin alarak burayı kullamınına uygun şekillendirmişti tabi; odanın ses yalıtımını elinden geldiğince düzenlemiş, boş duvarları aynayla kaplamış ve ortalıktaki ıvır zıvırları bir kenara istifleyip onları yine kendi getirdiği ses sistemiyle gizlemişti.

Şirkete girince pratiklerini orada hocalarla ve partnerleriyle yapmaya başladığı için burayı eskisi kadar sık kullanmamaya başlamıştı ancak şimdi şirketten çıkarıldığına göre buraya dönmüş olmalıydı. Bir nevi hayaline yeniden tutunduğu bu odaya.

Yugyeom, bana doğru birkaç adım atıp omzundaki havluyla boynundaki teri kurularken, "Çok olmadı," diye yanıtlamıştı sorumu, pek inandırıcı sayılmazdı. "Geleceğini neden haber vermedin?"

"Verdim." Hemen yerdeki spor çantasının üzerine bırakılmış Yugyeom'un telefonunu aldım ve ekranı ona doğru çevirerek benden gelen on beş mesaj bildirimini gösterdim. "Telefonunu yanında süs olarak taşıdığın için fark etmemiş olabilirsin tabi."

Söylediğime yorgun bir şekilde gülüp tam karşımda durduğunda telefonunu elimden almış ve, "En azından senin gibi gittiğim yerlerde unutmuyorum," diyerek dil çıkarmıştı. Karşılığında benden koluna bir yumruk kazanmıştı tabi; o da vurduğum yeri tutarak bedenini geri atıp küçük bir tiyatro oyunu oynamış, abartılı bir şekilde kolunu bir süre kullanamayacağından yakınmıştı. Bu da gün içinde yüzlerce defa kaybettiğim neşemi yeniden bulmam için yeterliydi, Yugyeom'un yalnızca benim etrafımda ortaya çıkardığı bu çocuksu tarafını seviyordum.

Kendini yere bırakıp sırtını aynaya yaslarken, "Aile yemeğinden kaçma sırası bu akşam sendeydi anlaşılan?" diye bir soru yöneltti; bir yandan da çenesiyle üzerimdeki siyah kadife elbiseyi ve buraya çıkmadan önce arabada değiştirdiğim spor ayakkabılarımı işaret etmişti. "Moda anlayışın gözlerimi yaşartıyor."

"Acıdan yaşarmasından iyidir," diyerek yanıtladım ben de onun yanına yerleşip, bacaklarımı da onun gibi ileriye doğru uzatmıştım. "Ve evet, sıra bendeydi. Jimin'i çapraz sorguya tuttuklarında tüydüm oradan."

Gülerek başını arkasına yasladı. "Bakalım ilk patlağı hanginiz vereceksiniz..."

"Ne demek istiyorsun?"

Yugyeom sorum üzerine hafifçe bana dönüp, "Diyorum ki..." diyerek açıklamaya girişti. "Senelerdir katlanıyorsunuz bu işkenceye. Biriniz erken çıkma lüksüne sahip olsa da her hafta o yemeğe katılıyorsunuz ve şu ana kadar hiç sorunsuz bir akşam geçirdiğinizi duymadım. Bence ya Jimin Hyung ya da sen, bir yerde patlak vereceksiniz. İkinizi de iyi tanıyorum, sabırlı olabilirsiniz ama o kadar da değil."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 02, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

metanoia || jeon jungkookWhere stories live. Discover now