"twelve o'clock"

1.3K 158 138
                                    

🎶twenty one pilots-truce🎶

"Şimdi gece sonra eriyor,
Güneş doğacak ve biz yeniden deneyeceğiz."





"Şimdi anlatacak mısın seni bu kadar üzen şeyi?"

Yugyeom, yumuşak bir ses tonuyla sorup saçlarımı yavaş yavaş okşamaya devam ederken dizine koyduğum başımı oynatarak ona döndüm. Yaklaşık bir saattir bu pozisyondaydık; Mark'ın küçük kanepesinde o kenara oturmuş, ben de başımı onun dizine koyarak uzanmıştım. Beni bundan daha fazla rahatlatan bir şey yoktu hayatımda, kızıp sinirlendiğim kişi Yugyeom bile olsa yine onun dizinde sakinleşiyordum işte.

"Kilo vermişsin," diyerek yakındım sorusuna cevap vermeyi şimdilik es geçecerek. Sesim, uzun zamandır konuşmayıp yalnızca ağladığımdan dolayı çatallı çıkmıştı. "Burası eskiden daha rahattı."

Tek kaşını kaldırıp hafifçe alnıma vurduktan sonra, "Sen göçerttiğin için olmasın?" diye karşılık verdi bana. "Zavallı bacağım, dans ederken bile bu kadar zorlanmıyor."

"Dans edemediğin için olmasın?" diyerek aynı onunki gibi yanıt verip dil çıkardığımda gülmüş ve bir saattir taradığı saçlarımı bu sefer bir çırpıda dağıtmıştı.

Bunun üzerine... Biraz ona çok yakışan gülüşünü seyrettim. Kısık gözlerine ulaşan kahkahasını, kısılan gözlerini... Hep kalamaz mıydı böyle? Hayat onun için her zaman bu kadar yorucu olmak zorunda mıydı?

"Yugyeom," diye fısıldadım bir süre sonra, bakışlarını hiç çekmemişti yüzümden. Dirseğini koltuğun kol dayama yerine, başını da avcuna yasladıktan sonra, "Hm?" diye mırıldandı.

"Benimle konuştuğun zamanları özledim." Maskelememiştim cevabımı. Görebilirdi kırıldığımı ne de olsa gözlerimden, kelimelere bile ihtiyacım yoktu ki.

"Biliyorum," diye fısıldadı, dilinin dönemediği çok fazla cümle sığdırmıştı yalnızca bir kelimeye. "Seni yorduğumu biliyorum, bunun için kendimden nefret ediyorum ama... Kendi başıma çözebilirim sandım, seni sürekli sorunlarımla sıkmak istemiyorum, Seo Hyun. Benim için endişelenmeni-"

"Ben ne zaman endişelenirim biliyor musun?" diye sorarak araya girdim, sesim titriyordu ama buna engel olamıyordum. "Beni hayatında olup bitenin dışında bıraktığında, benden uzaklaştığında. Çözümü tek başına aradığında, benden kaçtığında."

"Senden kaçmıyordum-"

"Benden kaçıyordun." Doğruldum ve bacaklarımı altımda toplayarak bedenimi tamamen ona çevirip aramıza düşen elini kendi avcumun içine aldım. "Yugyeom," diye konuştum sonra. "Senin beni sıkman mümkün bile değil, istesen de yapamazsın bunu. Biz bir takımız, canını bu kadar sıkan sorun her neyse beraber çözeceğiz. Bana dövmemi yaparken ne söylediğini hatırlıyor musun?"

Gözleri dolu dolu olsa da hafifçe gülümsedi.

Harfi harfine kalbime kazıdığım sözleri bu sefer ben fısıldadım ona. "Gece ne kadar karanlık olursa olsun, yolunu aydınlatmak için gerekirse yıldız olup yanacağım ama seni yalnız bırakmayacağım."

Sol gözündeki bir damla yaş düşüp yanağından süzüldüğünde başını çevirip gözlerini kaçırdı. İçinde tuttukları çok ağır geliyordu ona, biliyordum.

Elimi yüzüne götürüp baş parmağımla gerisi gelen yaşları kuruladım ve bana bakması için, "Yugyeom," diye seslendim ona. "İzin ver yanında olayım. Neyin var? Ne oldu, neden dolusun bu kadar?"

metanoia || jeon jungkookWhere stories live. Discover now