"on cloud nine"

1.4K 157 89
                                    

🎶x ambassadors-great unknown🎶

"sakın kaybolma,
bu yol sen yanımdayken o kadar da yalnız değil."









"Tam zamanında, hoş geldiniz çocuklar!"

Jimin ile beraber içeri girdiğimizde Seokjin tarafından büyük bir coşkuyla karşılanınca gülümsedim ve bizi görünce yapıyor oldukları işleri bırakıp yanımıza gelen diğerlerini de neşeyle selamladım.

Onları ilk gördüğüm zamanki gibi enerji dolulardı. Bu yakında çok hoş bir kafeye dönüşecek mekana adımını attığınız an sizi ilk önce sıcaklıkları karşılıyordu ve biliyorum, onları en son göreli yalnızca beş gün olmuştu ve hepsiyle yeni tanışıyordum ama... Bu ortamda bulunmayı özlemiştim.

Jimin de diğerleriyle selamlaşıp onlara hangi işlerin kaldığını sorarken etrafta gözlerimi gezdirme fırsatı bulmuştum ben de.

Boya işleri tamamen bitmiş gibi duruyordu. Tahminimce self-servis tezgahını koyacakları yerin arkasındaki duvar fonksiyonuna göre yer yer krem rengine boyanmış, yer yer kahve tonlarındaki dekoratif tuğlalarla kaplanmıştı. Kafenin iki cephesi boydan boya camlardan oluştuğu için doğal ışık alımı çok iyiydi ve başlı başına bu bile mekanın kalitesini arttırmak için yeterliyken, yüksek tavandan sarkıtılan siyah çerçeveli endüstriyel tipi aydınlatmalar sizi tam olarak olmak istediğiniz yerdeymişsiniz gibi hissettiriyordu. En son telefonumu almak için geldiğimden beri bu kısımda yapılan tek değişiklik aydınlatmalar gibi duruyordu; henüz ne tezgah yapılmış ne de herhangi bir eşya yerleştirilmişti. Ancak kaba inşaat hemen hemen bitmişti anladığım kadarıyla, geriye kalanlar sahibinin zevkine göre hızla tamamlanabilirdi.

Sahi, buranın sahibi nerelerdeydi?

"Hey, nasılsın Seo Hyun?"

Taehyung, elindeki mermer malzeme örneklerini bir kenara bırakıp yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana doğru geldiğinde fark ettiğim değişiklik kaşlarımın istemsizce havalanmasına neden olmuştu. Saçları son defa gördüğüm renginden farklı olarak koyu bir kahverengiydi ve... Yalan söylemeyeceğim, çok yakışmıştı.

"İyiyim, sen?" diye yanıtladım onu aynı şekilde gülümseyerek ancak tam saçlarına iltifat edecektim ki, henüz hiç beklemediğim bir şey gerçekleşti.

Taehyung, sandığımın aksine tam karşıma gelince durmamış, direk kollarını açarak bana sıkıca sarılmıştı. Kötü bir niyeti olmadığından emindim; Taehyung tanıdığım en sıcak kanlı insanlardan biriydi ve gözlemlediğim kadarıyla dokunarak iletişim kurmayı seviyordu ama... Ben sadece Yugyeom dışında kimsenin bana sarılmasına alışık değildim, o kadar. Yeni tanıştığım insanlarla kolay kolay samimi olamazdım.

Yine de bundan rahatsızlık duymamıştım, toparlanıp bilinçsizce iki yanımda sallanan kollarımı kaldırarak ona karşılık verdim ve birkaç saniye içinde de benden ayrıldı zaten.

Ardından, "Saçların çok yakışmış," diyerek herhangi bir sessizlik anının oluşmasını güvenli bir cümleyle engelledim çünkü Tanrı biliyor ya; beklemediğim bu temas sonrası normale dönmek adına olmadık şeyler söyleme ihtimalim bir hayli yüksekti.

"Ah, teşekkür ederim," diyerek ellerini saçlarına götürüp dalgalı tutamları parmaklarıyla geriye doğru taradı. "Son zamanlarda çok fazla renk denemiştim, biraz doğal takılayım dedim."

metanoia || jeon jungkookWhere stories live. Discover now