"five minutes away"

1.7K 163 43
                                    

🎶Jez Dior-Please Don't Go🎶

Not1: En sevdiğin şarkı ne dediklerinde asla cevap veremezdim ve ölene kadar da veremeyeceğimi düşünürdüm ama artık bu devir bitti arkadaşlar, buldum, hayatımın şarkısını buldum... Evet... Şarkıların da the one'ı oluyormuş...

Not2: Lütfen bölümü okurken bu şarkıyı da dinleyin, yorumlarda bölümle ilgili düşüncelerinizle beraber şarkıyı beğenip beğenmediğinizi de yazarsanız çokk mutlu olurum⭐️

Not3: Normalde bu notlarımı bölüm sonuna saklıyordum ama başlamışken hemen kısaca söyleyeyim. Söylemek için birazcık geç kaldım ama kendinizi tanıyıp çokça seveceğiniz, hayatınıza dair cesur adımlar atabileceğiniz, güzel pencerelerden bakıp güzel yollardan yürüyebileceğiniz dopdolu bir yıl olsun 2020💛

Not4: Bölüm kısa bir geçiş bölümü oldu ancak bu bölümün bittiği yerden sonra devam etseydim çok uzayacaktı ve ben de o kısımları kesmeyi istemediğim için bu şekilde yayınlamaya karar verdim. Bir sonraki bölüm daha dolu olacak, merak etmeyin💫

Not5: Buraya kadar okuyan varsa helal olsun gerçekten, kendi standartlarımda 78 bölüme yetecek kadar yazar notu yazmışım... Artık bölüme başlamanıza müsaade edeyim bari... Keyifli okumalar!



🌙



"Yani bütün akşam Jimin Hyung'un arkadaşlarına boya badana yapmalarında yardımcı oldun, öyle mi?"

Başımı salladım ve Yugyeom'un patates kızartmalarını ağzına tıktıktan sonra kolasından bir yudum alıp aramıza geri dönmesini bekledim, yemek yerken onun kadar kontrolünü kaybeden birini daha tanımıyordum.

"Ve Jimin Hyung hiçbir tehdit altında kalmadan, tamamen kendi rızasıyla seni arkadaşlarıyla tanıştırdı, eminsin?"

"Biliyorum, inanması zor," diyerek abartma seansımıza katkıda bulunduğumda rolüme daha iyi girebilmek için sandalyemde öne doğru eğilip gözlerimi büyütebildiğim kadar büyüttüm. "Park Jimin'in- bekle, Park Yüce Jimin'in değerli hayatının bir noktasına dahil olmuş olmama ben de şaşırıyorum, hala gerçek gibi gelmiyor ama... Gerçek. Yüzde yüz. Oradaydım Yugyeom, altı arkadaşıyla da tanıştım. İsimlerini saymamı ister misin?"

Konuşmam esnasında boş durmayıp ağzını yine yiyecekle doldurduğundan kahkaha atarken elini ağzına siper etmek zorunda kalmıştı. Yine de bu, malesef ki bana cevap vermesine engel olmamıştı tabi. "Jimin Hyung şu hareketlerini görseydi dün akşam hakkında çok büyük pişmanlıklar duyuyor olurdu..."

"Umrumda mı sence? Benimle arkadaşıymışım gibi sohbet falan etti, ölsem de gam yemem artık." Cümlem biter bitmez sorgular bakışlarını yüzüme diktiği için yerimde rahatsızca kıpırdanıp derin bir nefesi dışarı verdim. "Ne var sohbet süremiz beş dakika sürdüyse? Bu bir şeyi değiştirmez."

Benimle bir süre daha dalga geçip Jimin'le ilişkimizin geleceği hakkında akıl almaz teoriler üretmeye başladığında saat epey ilerlemişti. Aklım tahmin edersiniz ki, Jungkook'un yerinde kalmış telefonuma kayıp duruyordu sürekli. Biraz da Jungkook'a, bana nereden bu kadar tanıdık geldiğine...

"Buradan sonra telefonunu almaya gideceksin, değil mi?" diye sordu Yugyeom bitirdiği içeceğinin pipetine dişleriyle işkence etmeye devam ederken.

Başımı onaylar manada salladım. "Sen ne yapacaksın?"

Omuz silkip gözlerini kaçırarak, "Bilmem," diye yanıtladı. "Henüz bir planım yok. Luna'ya giderim belki, uzun zamandır uğramıyorum oraya."

metanoia || jeon jungkookWhere stories live. Discover now