"six points"

1.7K 156 33
                                    

🎶plested-your name🎶

🌙

Açık bırakılmış kapıdan içeri girip yavaş adımlarla kafenin iç kısımlarına doğru ilerlemeye başladığımda düşündüğüm ilk şey mekanın ne kadar sessiz olduğuydu. Son bıraktığım haline göre ortalık epey bir düzenlenmişti; boya kutuları ve fırçalar bir köşede toplanmış, muşambalar kaldırılmış ve merdivenler dekoratif tuğla kaplanmış bir duvara dayandırılmıştı. Bütün pencereler açıktı, bunun sebebi muhtemelen ağır boya kokusunu gidermek içindi ancak dışardaki soğuktan kurtulmayı uman benim adıma büyük bir hayal kırıklığıydı.

"Merhaba?" diye boşluğa seslendikten sonra yürümeye devam ederek birilerinin olup olmadığını kontrol ettim; Jimin evden çıkmadan önce çocukların da burada olacağını söylemişti ama görünürde kimse yoktu, Jungkook dahil.

Belki yukarıda olabilirler diye düşünüp arka tarafa gizlenmiş merdivenlere yöneldim. Çocuklar burada olsaydı seslerini duyardım muhtemelen, pek sessiz bir grup sayılmadıklarını önceki gece tecrübe etmiştim ama kapı açık olduğuna göre birileri yukarıda olmalıydı.

Ellerimi nereye koyacağımı bile unutturan heyecanım nedeniyle basamakları hızlıca tırmanırken yavaş yavaş kulağıma dolan hareketli müzik üzerine gülümsedim, şarkıya mırıltılarla eşlik eden sesi tanımıştım.

Nihayet üst kata ulaştığımda karşılaştığım manzara ise 20 basamak süresince görebileceğimi düşündüğüm hiçbir şeye benzemiyordu. Görünürde yalnızca Jungkook vardı ve onun dışında etrafa yayılmış bir sürü, bir sürü kitap...

Bu görüntüye hazırlıksız yakalandığım için olduğum yerde dikilmeye devam ederken başını hafifçe kaldırsa beni görebilecek Jungkook'un durumunu inceleme fırsatı bulmuştum. Mutfakla oturma alanını ayıran küçük masaya yerleşmişti. Masanın ve hemen çaprazında kalan kanepenin her bir noktası üzerinde ders notlarının yazıyor olduğunu tahmin ettiğim kağıtlar ve kitaplar yığılıydı. Bu yığınların birinin tepesinde de şimdi daha akustik bir parçaya geçen müziğin kaynağı, bir bilgisayar duruyordu tabi, bu kadar sesli bir ortamda, üstelik şarkıya da eşlik ederken nasıl böylesine odaklanmış ders çalışabiliyordu çözememiştim doğrusu.

Kapı açıktı ne de olsa, şu an yerimde bir hırsız da olabilirdi ve ben bir hırsız olsaydım işim epey kolaydı doğrusu; odasına geçip tüm parasını ve değerli birkaç parçayı çalsam, ardından ona bir de hoşçakal diyip elimi kolumu sallaya sallaya buradan ayrılsam ruhu bile duymazdı eminim ki.

Senaryolar uydurmakta bir an bile geri kalmayan iç sesimi gerçek dünyaya güç bela döndürdükten sonra derin bir nefes alıp ileriye doğru bir adım attım ve tam o anda sayfayı çeviren Jungkook tarafından nihayet fark edildim.

Beni görünce bir anda irkilmiş, elinde çevirip durduğu kalemini düşürmüştü. "Seo Hyun?"

"Merhaba," diyerek gülümsedim ve Yugyeom'un sıkı sıkı boynuma sarmaladığı atkıyı gevşettim. "Bölüyor muyum?"

Şaşkınlığını sonunda yenebilmiş olmalıydı ki, sandalyesini geri ittirip, "Ah, hayır tabi ki," diyerek ayağa kalktı. Pekala. Moda sektöründe dünya üzerindeki en klasik kombin olan gri eşofman ve beyaz tişört ikilisinin ona bu kadar yakışıyor olması bir anlığına dikkatimi dağıtmıştı ancak saliseler içinde toparlanmayı başarabildim. "Seni bekliyordum aslında ama beklerken ders çalışayım demiştim ve... Dalmışım, otursana."

metanoia || jeon jungkookWhere stories live. Discover now