KÖRDÜĞÜM ♥ 4

Start from the beginning
                                    

"Masal, babam seni çağırıyor."

Korku dalgası, rayından çıkmış bir tren gibi bana yaklaşıyordu ve ben farlarından gözleri kamaşmış küçük bir tavşan gibi kıpırdayamıyordum. Korku ve gerginlik yaşadığım tüm duyguları ıslah etti. Yüreğime yayılan korkuya tezat bir şekilde hareketlerim yavaşladı. Başımı usul usul havaya kaldırdım. Asal'ın sıkıntılı görüntüsüne bakılırsa, babamla konuşmaları pekte hayırlı geçmemişti.

"Neden? Nolmuş?"

Umursamaz bir şekilde omuz mu silkmişti o? Tahminlerimi boşa çıkaran kahverengi gözlerini açarken "Sanırım Enes'i konuşma vaktin geldi," dedi. Çıkarımı, gerçeği yansıtıyormuş gibi Bel kemiğimden aşağıya doğru istem dışı bir ürperti indi. Başım cellâdına doğru döndü. Babam kasılan çenesine rağmen kaygısız bir ifadeye bürünmeyi başardığı yüzünü ovalıyordu. İçimde yükselen panik duygusunu boş yere bastırmaya çalışıyordum.

"Gelmemi ister misin?"

Dinginliğimi bulduğumda ayağa kalktım. Sorusu sanki aramızdaki taş duvarı hatırlattı. Benim yanımda olması için, illa karşıdaki insanın babam mı olması gerekiyordu? Eminim ki babam, Hale ya da Bahar'dan birini de benimle birlikte çağırsa, Demir Kara'nın gazabından korumak isteyeceği ilk kişi olmazdım. Hoş, belki de korumasına ihtiyacım yoktu. Babamın Enes yüzünden beni çağırdığı tamamen onun hüsnü kuruntusuydu. Belki de bana Hale ile aralarındaki durumu soracaktı. Ben kendi başımın çaresine bakabilirdim ama o, bu saatten sonra konu babam olduğunda asla benden yardım göremeyecekti. İç sesimle vardığım yargının ardından saçlarımın firari tutamlarından birisini kulağımın arkasına ittim. "Gerek yok," dedim sıradan bir olaydan bahseder gibi. Dik duruşumla destekledim sözlerimi.

"Ben başımın çaresine bakabilirim, her zamanki gibi."

Tehlikeli bir serüvene çıkmak üzere olan birisinin hem kabına sığamayan hem de ürkek haliyle babama doğru yürümeye başladım. Her daim sert bakan gözleri, önce duruşum üzerinde keşfe çıktı. Sanırım bu dik halimi bir an için yadırgamıştı. Sonra o sert bakışlar, mavi gözlerimin üzerinde durduğu anda ben olduğumu iyice idrak etmiş olmalı ki, bir nebze de olsun ısındı ya da sadece annemin gözlerini anımsadığı içindi bu yumuşama, emin değildim.

Hırıltılı bir sesle "Beni-" dedim ve boğazımı temizledim. "Beni çağırmışsın baba." Bu ses, daha kendinden emin çıkmıştı. "Bir şey mi oldu babacığım?" İddialı sorumu alçacık ve gönül alıcı bir ses tonuyla sarf etmiş olmam, babam için hiçbir şey ifade etmiyordu. Yaşına rağmen göz dağı verircesine şişirdiği kollarını göğsünün üzerinde bağladı.

"Onu sen anlatacaksın."

Hükmedici duruşu, ses tellerine kadar işlemişti. Merak ettikleri, Asal ve Hale'nin dışındaydı. Konser alanında yaşananları öğrenmek istiyordu. Arka tarafta ne aradığımı, neden kaçtığımı, yanımda kim olduğunu...

"Dinliyorum."

Sözlerinin peşi sıra kollarını daha da sıktı. Bir anlığına kendi soluğumun sesine odaklandım. Anlatacaklarımı planlamak için zamana ihtiyacım vardı. İşkence altındaki bilinçaltım, gerçekleri çarpıtmam hakkında dizlerinin üzerinde yalvarıyordu. İtirafı zor olan hakikatlerin saklanması daha zordu. İnsan yaptığı hataları kabullenirse, bedeli belki ağır olurdu ama en azından olanlarla yaşayabilirdi. Oysa onlardan kaçmak bumerang etkisinden farksızdı. Tam kurtulduğunu düşünürken, sayısız dertle beraber dönerdi. Sonra da çık işin içinden çıkabilirsen. Bunu birçok kez yaşamıştım. Daha fazla sorun istemiyordum. Bu nedenle babama, gerçeği olduğu gibi anlatmaya karar verdim.

"Konser alanına gittiğimizde beni arka tarafa almadılar. Listede adım mı yokmuş ne, kalabalığın içinde kalakaldım."

Mahcubiyetimi gözlerimde taşırken sesimin rahatlığını korumak için umutsuzca çaba harcıyordum. Hiçbir detayı atlamamaya gayret ediyordum. Babamın beni dinlediğini, anlattığım her şeyi kafasında ölçüp tarttığına emindim. Fakat sessizliğini neye yoracağımı bilmiyordum. Ta ki üzerime bira boca eden pislikle yaşadıklarıma kadar...

VELİAHTLAR 2 - ENSALWhere stories live. Discover now