7. BÖLÜM: ÇILDIRMAK

4.2K 340 106
                                    

Belki bir gün olur dediğiniz bir şeyi yazın lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Belki bir gün olur dediğiniz bir şeyi yazın lütfen.

BELKİ BİR GÜN...

Sınır, 150 beğeni 50 yorum.

***

Akşam yemeğine inerken içimi yine bir huzursuzluk kaplamıştı. Belki öğreneceklerimin gerginliği vardı üzerimde. Ya bana söyleyeceği şeyler her şeyin daha da kötü olmasına neden olursa? Hayal etmek bile istemiyordum. Şuan her şey zaten yeterince kötüyken işlerin daha da raydan çıkmasını göze alamazdım.

Damarlarımda dondurucu bir korku kanat çırpıyordu. Ancak meraklı ve heyecanlı bir yanım da yok değildi. Bilmek istediğim şeylerin bir bedeli var mıydı acaba? Olsa bile şuan sadece Lider'in anlatacaklarına odaklanmak istiyordum. Anne ve babamın benden nasıl bu kadar kolay vazgeçebildiklerini öğrenmeye hakkım olduğunu düşünüyordum. Kendime birazcık saygım varsa, bunları korkmadan, her şeyi göze alarak bilmeliydim.

Kalbimin gümbürtüsü kulaklarımda yankılanıyordu. Beni kendime getirecek bir nefes çektim ciğerlerime ve salona doğru yürüdüm. Ayağımdaki terliklerden çıkan ses masadaki beş adamın da dönüp bana bakmasına neden oldu. Biraz önceki heyecanla karışık sarsak adımlarım karşımdaki adamlardan sonra daha bir yavaşlayıp tereddütle atılan adımlara dönüştü. Kaşlarım varla yok arası yukarı doğru yükseldi ve kısa bir süre herkesle göz göze geldim. Başköşede Lider oturuyordu. Bana diğerlerini çok fazla inceleme fırsatı bırakmadan ufak bir el hareketiyle yanına çağırdı. Usul usul onu ikiletmeden yanına gittim ve sanki bilerek boş bırakılan sağ tarafındaki sandalyeye oturdum.

''Merhaba,'' derken sesim oldukça şaşkın çıkmıştı. Bunu yalnızca benim fark ettiğimi umarak ellerimi masada birleştirdim.

Herkes bir ağızdan sanki anlaşmışlar gibi merhaba derken içlerinden çekik gözlü biri oldukça heyecanlı bir şekilde masadan bana doğru uzanarak elini uzattı. '' Merhaba Zaya, ben Choı Daniel.'' Gülümsedi ve gözleri neredeyse kayboldu. Oldukça sevimli duruyordu.

Bende gülümsedim. ''Merhaba,'' dedim. ''Koreli misin?'' diye sordum.

''Evet,'' dedi heyecanla ikimizin arasındaki arkadaşını ezerken. ''Bana Çinli dememene çok sevindim.'' Bozuk Türkçesini dinlemek bu gergin ortamda bana oldukça cazip geliyordu. Ama araya giren Lider'le Choı Daniel hızla sandalyesinde geriye doğru yaslandı ve anında bir çocuk gibi sesini kesti.

''Daniel,'' dedi Lider uyarıcı bir tonla. ''Bir an önce şu işi bitirelim, sonra tanışırsınız.'' Ona kötü bir bakış atarken o da bana uyarı dolu bir şekilde baktı. Ona aldırmadan masanın üzerindeki sudan bir yudum aldım. Üzerimdeki gerginlik tekrar gün yüzüne çıkmış, terleyen ellerimi kot pantolonumun üzerine silmeme neden olmuştu.

''Anlattın mı ona?'' diye sordu hemen çaprazımda oturan adam. Kulağının altında biten uzun düz saçları ve birkaç düğmesi açık olan gömleğiyle oldukça dağınık duruyordu. Gözlerini hiç bana değdirmeden Lider'e baktı.

SADECE BİR OYUNDU: NİMBUS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin