3.BÖLÜM: İS

5.7K 459 32
                                    

Lider'in söyledikleri kafamda yeni soru işaretlerine yol açarken oturup neler olup bittiğini öğrenmek için ikna olmuştum bile. Ceviz ağacından yapılmış masanın bir tarafında ben öbür tarafında o oturuyordu. Gözleri kirpiklerinin altından beni izlerken elerini masanın üzerinde birleştirmişti.
Kalbim ağzımda atıyordu. Beni böyle izlemesi hem korkmama hem de heyecanlanmama neden oluyordu.

Masaya biraz daha yaklaşıp gözlerini kıstı. Üzerimdeki etkisinden biraz da olsa kurtulmak için gözlerimi kaçırıp kolundaki saate baktım. Ama bu yaptığım tam bir aptallıktı çünkü etkisinden kurtulmak bir yana dursun daha çok dikkatini çekmiştim. "Seni uzun zamandır izliyorum Zaya," adım dudaklarından çıktığı anda beni daha çok etkisi altına almayı başardı. "Hemde tahmin edemeyeceğin kadar uzun zamandır." Kaşlarım istemsizce çatıldı, gözleri hala üzerimdeyken elim kolum bağlı gibi hissediyordum.
Tam dudaklarımı aralayıp ona ne zamandan beri beni izlediğini soracakken lafı ağzıma tıkayarak konuşmaya devam etti. "Sevdiğin ve nefret ettiğin her şeyi ögrenecek kadar uzun zamandır."
Tüylerim diken diken olurken tırnaklarımı etime gömdüm. "Siz kafayı yemişsiniz," dedim kafamı iki yana sallarken. Söylediklerinin doğru olmamasını umuyordum. Günlerce, belki de aylarca varlığından şüphe dahi duymadığım bir adamın hayatımı uzaktan benimle beraber yaşaması isteyeceğim en son şeydi. "Benden ne istediğinizi bilmiyorum ama..."
"Senden benim kuryem olmanı istiyorum." Kaşlarım havalandı.
"Kuryeniz," dedim şaşkınlıkla. "O da ne demek?" Üzerimdeki bakışlarının artık beni etkilemeyeceği kadar şaşkındım. Midemin çalkalandığını ve safranın keskin tanını hissediyordum. Sanırım mide bulantımı tetikleyen şey korkuydu.
"Zamanı gelince her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğreneceksin zaten, o yüzden boşuna çene yormanın anlamı yok." Kolundaki saati düzeltti. İçimde sinir baloncuklarının patladığını hissettim. Bunu ona belli etmemek için yerimde biraz kımıldadım. Yüzümü ekşiterek kendime çeki düzen vermeye çalıştım.

"Saçmalık." Ellerim titriyordu. "Gitmek istiyorum, hemen şimdi." Kalp atışlarım hızlanıp ağzımda atmaya başlayınca ciddi anlamda korktuğumu hisettim. Gitmeme izin vermezse, ne yapardım. Burdan çıkar çıkmaz Idil'in saçlarını ellerime dolayıp yolmayı planlıyordum.
Aptal kız.
Gözlerimin içinde gezen gözlerine sonsuza dek kör olmak istiyordum. Bana böyle dik dik bakması beni daha çok geriyordu. Ellerim oluk oluk terlemeye başlamıştı ve bende utanmadan elimdeki teri habire bacaklarıma sürüyordum. İğrenç.

Bakışlarıyla bir şeyler düşünürken masada duran telefona uzanıp birkaç numara tuşladı. Bu sırada tek kelime dahi etmiyordu. Telefon hala kulağındayken bir süre karşı tarafın açmasını bekledi ve telefon açılınca da içeri girmesini söyleyip kapattı.

Kapı usulca çalıp adam içeri girene dek ikimiz de tek kelime etmedik. O sırada gözlerimi Lider dışında her yerde gezdiriyordum.
"Buyrun efendim," dedi, bana bu odaya kadar eşlik eden adam. "Zaya'yı evine bırakın." Benden uzun zamandır tanıdığı biriymişim gibi bahsetmesi şaşırtıcıydı. "Güvende olduğundan emin olana kadar da gelmeyin." Kaşlarım havaya kalktı. Güvende olduğundan emin olmak mı? Ne demek istediğini anlamasam da daha fazla uzatmak istemedim. Şuan tek odaklandığım şey beni bırakıyor olmasıydı, oysa ki hiç bırakmayacak gibi davranmıştı.
"Tamam Lider Bey, siz hiç merak etmeyin," dedi içerideki adam. Elini öne doğru uzatarak bana yol gösterdi. Gözlerimi ondan çekip Lider'e çevirdim. Artık masada oturmuyordu, onun yerine masasının hemen çaprazındaki mini dolaptan kendine soğuk bir içki çıkarıp bardağa döktü. Bana bakmıyordu, işine odaklanmıştı.
"Teşekkür ederim," diye mırıldandım ve arkamı dönüp adamın bana gösterdiği kapıya doğru ilerledim. Aslına bakarsak ne için teşekkür ettiğimi bile bilmiyordum, böyle bir durumda teşekkür edilir miydi ki?
Çantamın yokluğu beni dürttü ama yolu adımlamaya devam ettim. Çanta da içindeki de onun olsundu.
Tam kapıdan çıkmak üzereyken adımı seslendiğini duyup durdum. "Zaya." Kalbim ilk defa canlanmış gibi atarken önümü ona dönüp ne diyeceğini bekledim. Bardağa döktüğü soğuk içeceğe buz eklemekle uğraşıyordu. Yüzüme bakmadı. "Bir daha ki gelişin temelli olacak, o yüzden kendini hazırlasan iyi edersin."

***
Şurada üç beş kişi kaldık ama kaç kişi kaldığımızın pek bir önemi yok. Hepinizi seviyorum ve eleştirel yorumlarınızı bekliyorum.

SADECE BİR OYUNDU: NİMBUS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin