23

3.7K 422 159
                                    

1 AY SONRA 

FELİX

Canlı renklerle dolu tabloma son dokunuşlarımı bırakırken kollarım ve büyük ihtimalle yüzüm boyalarla kaplıydı. En son gözüme giren saçımı çekmek istediğim de yanlışlıkla fırçamı yüzüme değdirmiştim. Ama tuvalle birlikte boyanmak güzel hissettiriyordu. Aynı son zamanlarda ki gibi…

Geçen bu bir ay da çok fazla şey yaşanmıştı. İlklerim çoğalmış, dolabımda ki tuvaller arasına yeni yüzler eklenmişti. Bugünün ilki küçük tatlı Jeongin’di. Dün onunla geçirdiğim bir günüm oldukça eğlenceliydi. Boş bir parka gidip eğlenmiş, dondurma yedikten sonra futbol oynamıştık. Yaşayamadığım çocukluğumu onunla yaşamış gibiydim. 

Onun dışında Diğer yüzlerden birisi Minho hyungtu. Birkaç gün önce 3 sanat öğrencisi odama girmiş ve bana sataşmışlardı. Ortalığı dağıtmışlar ve neden tek olduğumla ilgili sorular sormuşlardı. O an ağlamaktan ve onlardan uzaklaşmaya çalışmaktan bir şey yapamamıştım. O an içeri Seungmin girmiş ve Onları durdurmaya çalışmıştı. Tabiki onlar dinlememiş ve Seungmin’i defalarca ieterek yere düşürmüşlerdi. O an ona yardım edemediğim için hala pişmandım. Seungmin yere Düşerken içeri Giren Hyunjin ve Minho Hyungu doğru düzgün fark edememiştim bile. Hyunjin’in “Sen kimi itiyorsun lan!” Diye bağırışının ardından ortalık daha da karışmıştı. 

Birkaç dakikanın ardından ortam sessizleşmişti ve Minho hyungun sesini duymuştum.

“Felix, Başını kaldırıp bak bana. Bak her şey yolunda, Her şey normal” Dizime yasladığım başımı kaldırdığım da dolu gözlerimle tam göremesem de her şeyin toparlandığını görmüştüm. Yere düşen tuvalim ya da boyalar eskisi gibiydi ama dökülen boyalarım hala oradaydı. Benim için hızlı bir şekilde toparladıklarını hemen anlamıştım. Minho hyungun dudağı kanıyordu ve Hyunjin ise Seungmin ile ilgileniyordu. 

Bu yaptıkları daha çok ağlamama sebep olurken Seungmin yanıma gelmeye çalışmış ama Hyunjin onu engellemişti. Minho Hyungun “siktir” Dedikten sonra bana hızlı bir şekilde geldiğini görmüştüm. Bu daha da titrememe ve ağlamama sebep olurken Hyunjin’in “Hyung! ne yapıyorsun!?” Diye bağırdığını duymuştum. Fakat Minho hyung onu dinlememiş ve bana sarılmıştı. Deli gibi korkmuştum fakat O bana sıkıca sarılmış ve sakinleştirmek için elini sakince sırtımda gezdirmişti.

“Her şey yolunda çilli” Diye fısıldamıştı kulağıma. O gün onun kollarında her şeyden farklı bir duygu hissetmiştim. Bir abinin Güvenli sarılışıydı sanki. O akşam evimde tabloma çizdiğim yüz Minho hyungtu.  Altında ise notumu hemen düşmüştüm.

“Bana ağabeyliği hissettiren ilk kişi… Lee MİNHO”

Changbin hyung’dan sonra ilk defa birisine dokunmuştum ve bu beni daha da cesaretlendirmişti. O günden sonra diğerleriyle daha da yakın olmuştum. Hala dokunmaya çekinsem de artık köşelerde durmuyor, resmin ortasında onlarla duruyordum.

“Ne yapıyorsun Felix?” Başını uzatmış bana gülümseyerek bakan Seungmin ile kendime gelirken onun gülümsemesine karşılık verdim.

“Yeni kişiyi çiziyordum” Seungmin elinde ki iki kahve bardağı ile içeri girerken anladığını belirtircesine başını salladı. Ona çizdiğim resimlerden bahsetmiştim ve o ağlamıştı. Neden ağladığını bilmiyorum ama Fazla duygulanmıştı sanırım. Resimleri gördüğün de ise hayran kalmış gözlerle incelemişti. Seungmin benim hep sırdaşım oluyordu ve ben bunu oldukça çok seviyordum.

Yanıma oturup elinde ki bir bardağı bana uzattığın da teşekkür edip aldıktan sonra çizdiğim resme baktı. Jeongin üzerinde mavi bahçıvan pantolonu ve beyaz tişörtü ile çocuk gibi duruyordu. Boyattığı kırmızı saçları güneşte parlıyordu. Onu elinde dondurma ile salıncakta sallanırken çizmiştim. 

The art of fear/Changlix Where stories live. Discover now