*36

952 74 4
                                    

Jimin'in Ağzından

Melek gibi uyuyordu. Ona aşık olmak hayatımda yaptığım, verdiğim en iyi karardı. Ondan başkasını düşünemiyordum bile. Yarın ölümle savaşacak olması ve onu kaybetme düşüncesi kalbimin ağrımasına neden oluyordu. Onu kaybetmekten çok korkuyordum. Elimden bir şey gelmiyordu. O kadar çaresizdim ki. Sevdiğim kadını kurtaracak güce sahip değildim. Tek yapabildiğim onun yaşaması için dua etmekti. Onu uyandırmamaya dikkat ederek saçlarına öpücük kondurup kokusunu içime çektim. Ne olursa olsun bu kokuyu asla unutmayacaktım. Bu yüzü, bu bedeni asla unutmayacaktım.

Telefonum çalmaya başlayınca dikkatlice kalkıp aramayı cevapladım.

Jm: Efendim pdnim.

Pd: Jimin şirkete gelmen lazım. Önemli bir mesela var.

Jm: Pdnim durumu biliyorsunuz. Güneş'i yalnız bırakamam.

Pd: Önemli dedim Jimin. Uzun sürmez zaten merak etme. Bekliyorum.

Jm: Peki pdnim.

Son kez Güneş'e bakıp hızla dışarı çıktım. Biran önce geri dönmek istediğim için hızlı hareket ediyordum. Şirkete geldiğimde direk pdnimin odasına gittim.

Jm:Pdnim konu ne? Hemen geri gitmeliyim Güneş'i yalnız bıraktım.

Pd: Jimin hayranlar büyük tepki gösteriyorlar sevgili skandalınıza. Acil bir röportaj ayarlayıp açıklama yapmamız lazım.

Duyduklarımla şoka uğramıştım.

Jm: Beni gerçekten bunun için mi çağırdınız böyle bir durumda. Size inanamıyorum gerçekten. Kusura bakmayın ama şuan buna ayıracak 1 saniyem bile yok.

Geldiğim gibi hızla odadan çıktım. Güneş'i böyle saçma bir nedenden dolayı yalnız bıraktığıma inanamıyordum. Telefonum çalınca oflayarak cebimden çıkardım. Güneş' in doktorunun aradığını görünce elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Aramayı cevaplandırıp telefonu korkarak kulağıma götürdüm.

Dr: Jimin Bey, Güneş Hanım' ı acil ameliyata alıyoruz. Bahçede baygındı. Son evre gerçekleşmiş.

Telefon elimden düştü. Algımı yitirmiş gibiydim. Sadece duruyordum. Birkaç saniye sonra kendime gelince olanca gücümle koşmaya başladım. Yayalar için kırmızı yandığını görünce içimden lanet okudum. Birkaç saniye beklesemde lanet şey bir türlü yeşil yanmıyordu. Sonucunu düşünmeden yola atlayıp koşmaya başladım. İnsanların arkamdan çığlık attıklarını duyuyordum ama umursamıyordum.

Bedenim bir an da havalandı ve daha sonra yere çakıldı. Canım felaket yanıyordu ve sanırım başım kanıyordu. Başıma insanların toplandığını hissettiğimde zor da olsa yerimden kalkmayı başardım. Güneş'in yanına gitmeliydim. Bana ihtiyacı vardı. Yaralandığımın ve ayağa kalkmamam gerektiğinin farkındaydım ama elimde değildi. Yapabildiğim en iyi şekilde koşmaya başladım. Arada nefesim kesiliyor, bacaklarım titriyordu. Zorda olsa hastaneye gelince görevlilere Güneş'in nerde olduğunu sordum. Bana bir odayı gösterdiklerinde vakit kaybetmeden oraya girdim. Gözleri açık bir şekilde yatakta yatıyordu. Yanına ilerleyip elini tutunca gözlerini bana çevirdi.

G: Neredeydin Jimin? Seni çok merak ettim.

Jm: Önemli değil şuan burdayım ufaklığım.

G: Burdasın... Söylediklerimi unutma olur mu Jimin. Kalbinin tekrar sevmesine izin ver. Sen mutlu olmayı çok hakediyorsun aşkım. Mutlu ol. Beni hep içinde sakla. Olur mu?

Ağlayarak kafamı iki yana salladım.

Jm: Ölecekmiş gibi konuşma Güneş. Ölmeyeceksin sen.

Gözünden akan yaşı elimle sildim.

G: Seni çok seviyorum.

Jm: Bende seni çok seviyorum aşkım...

Doktor içeri girince hemşirelerle birlikte Güneş'i ameliyathaneye götürüyorlardı. Herkes dışarıdaydı. Ailesi, üyeler, şirketten birkaç çalışan. Bende Güneş'in yanında elini tutmuş yürüyordum. Ameliyathanenin önüne gelince daha fazla gidemeyeceğimi bildiğim için olduğum yerde durdum ve yavaş yavaş elimden kayan Güneş'in elini izledim. Ameliyathanenin kapısı kapanınca hıçkırarak ağlamaya başladım. Bedenim beni daha fazla taşıyamayınca yere yığıldım. Üyelerin koşarak yanıma geldiğini duydum. Namjoon Hyung " Yaralanmış" diye bağırınca etrafımdaki insan sayısının arttığını hissettim. Aklımda tek bir şey vardı o da Güneş. Benim için yaşa. Lütfen yaşa meleğim.

ABİLERİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin