GM|1

115K 2.2K 446
                                    

Bu hikaye benim uzun soluklu olarak yazıp, yayınladığım ilk hikaye. Yazım hataları ve mantık hataları elbette var. Eğer profesyonel bir şey okumak istiyorsanız ve böyle hatalardan rahatsız oluyorsanız başka bir hikaye okumanızı öneririm❤️

İyi okumalar.

"Sana geri dönemezdim" diye konuştum. Kollarımda yatan adam gözlerini araladı tekrardan, yüzü boncuk boncuk terlemeye başlamıştı. Ufak bir iç çekip konuşmaya devam ettim, "Aşkıma ihanet eden birini tekrardan sevemezdim." Adamın ellerine bakıp tuttum hızlıca, ellerinde ki kırmızı sıvı benimde ellerimi boyadı. "Bak işte" dedim başımı hafif yukarıya kaldırarak, "Aşka ihanetin bedelini ödedin."

Bütün ışıklar hızla yandı ve salonda ki herkes bizi alkışlamaya başladı. Kırmızı kalın perdeler kapandığında derin bir nefes aldım. Kollarımda yatan Barış gözlerini aralayıp gülümseyerek bana baktı. Bende ona gülümsediğimde ayaklandı. Bende yerden kalkıp arkaya doğru ilerledim. Kulise girdiğimizde Kübra hoca seniçle yanımıza geldi. "Harikaydınız çocuklar!" dediğinde güldüm. "Oldu değil mi hocam?" diye sordu Barış heyecanla. Gerçeten hala sakinleşememişti. "Oldu Barış'cığım. Olmaz mı. Çok iyiydin" dedi Kübra hoca. Arından bana döndü. "Ah güzelim benim sende çok güzeldin. Provalarda izlememe rağmen ben bile çok duygulandım" dediğinde tebessüm ettim. "Sizin sayenizde hocam" Kübra hocanın kıkırdadığını duydum. Diğerleri çoktan gitmek için hazırlanmıştı bile. "Hocam" diyerek yanımıza geldi Ebru. Bana kısa bir bakış atıp Kübra hocaya döndü "Biz çıkabilir miyiz?" diye sordu. "Çıkabilirsiniz. Haftaya görüşürüz." dedi Kübra hoca. Herkes bir şeyler mırıldanarak çıkışa yöneldi. Kübra hoca bize dönüp konuştu. "Siz de üzerinizi değiştirip çıkın artık. Çok yoruldunuz zaten" Başımı sallayarak giyinme odasına yöneldim. Üzerimdeki ağır kıyafetlerden kurtulup siyah kot pantolonumu ve beyaz tişörtümü giydim. Eşyalarımı çantama koyarken gri hırkamı belime bağladım. Saçlarımı da tepeden at kuyruğu yaptıktan sonra çantamı alıp çıktım odadan. Telefonumu elime aldığım sırada ellerimde ki boyayı fark ettim. Çıkmadan önce lavaboya girip ellerimi yıkadım. Ama boşunaydı çünkü ellerimde ki boya çıkmamış aksine daha da bulaşmıştı. Daha fazla uğraşmadan evde yıkarım diye düşünerek çıktım lavabodan. Binadan dışarıya çıktığımda ılık rüzgar tenimi yalayıp geçti. Bizimkileri görmek adına etrafıma bakındım. Oyundan önce konuşmuştuk çıkışta bekleyeceklerdi. Hala etrafıma bakınırken arkamdan biri adımı seslen.

 "Feraye! Burdayız." Arkamı dönüp hızla yanlarına gittim. "Ah canım kızım çok güzeldin çok!" diyerek boynuma sarıldı annem. "Teşekkür ederim annem" diyerek bende ona sarıldım. Ayrıldığımızda Furkan konuştu "Açık konuşmak gerekirse bu kadarını bende beklemiyordum abla. Emeğinize sağlık güzeldiniz" dediğinde gülümsedim. Furkan benim küçük kardeşimdi. Aslında çokta küçük değildi 14 yaşındaydı. Aramızda 5 yaş vardı. Tam anlamı il bir ergendi. Çok sık kavga etsekte seviyordum onu. Hem insan kardeşini nasıl sevmez ki. "Kız Feroş beni bile ağlatacaktın" diye böğürerek omzuma vuran Utkuya baktım. Konuşacağım sırada İrem araya girdi "Feroş ne seviyesiz" dedikten sonra bana döndü. "Çok güzeldin kuzum" benim dediğinde teşekkür ettim. "E haydi artık evde devam edersiniz" diye konuştu babam. "Aslında biz biraz dolaşacaktık Ferhat amca." diye konuştu Egemen. "Tabi sizde izin verirseniz." diye eklediğinde babam tereddütle bize baktı. "Aman canım niye izin vermesin. Gidin çocuklar gidin. Hem Uğur ve Ozanda yanlarında Ferhat" diye konuştu annem. Babamda izin verdiğinde onlardan ayrılıp sahile doğru yürümeye başladık. Herkes kendi halinde yürürken onlara baktım. Utku, İrem, Egemen, Burcu ve Okan. Onlar benim en yakınımdı. Çocukluğum, ergenliğim, gençliğim. Kısaca her anımdı onlar benim. İlk düşüşümde, son kalkışımda hep yanımdaydılar. Bir mahallede doğup büyümüştük. Kocaman bir aileydik hep birlikte. "Helal olsun ufaklık" diyerek yanıma gelip kolunu omzuma attı Uğur abi. Gülümseyerek ona baktığımda tekrardan konuştu. "Çok iyiydin" dediğinde usulca teşekkür ettim. Tabii Uğur abi ve Ozan abiyi unutmamak lazım. Uğur abi Utkunun abisiydi Ozan abi ise Okanın. Fakat onlar hepimize abi olmuşlardı. Mahallede herkes severdi onları. Ozan dedim mi Utku, Utku dedim mi Ozan gelirdi akla. Tabi birde Burcunun abisi Burak abi vardı. O şuan askerde olduğu için aralarında değildi ama oda kardeşleri gibiydi. Biz genellikle birlikte takılırdık. Yani her gün beraberdik. Ozan abiler ise arada uğrarlardı yanımıza. "Ne yapacağız?" diye sordu Burcu. Burcu bizim en akıllımızdı. İrem ve ben onun aksine daha deli doluyduk o ise daha sakin. Okan ve Utku en delilerimizdi. Nerede pislik nerede akıl almaz bir şey varda orada Okan ve Utku olurdu. Abilerinin aksileriydi yani. Egemen de daha sakin olsa da bazen oda onlara uyuyordu. "Karanfile gidip çorba içelim" dedi Egemen. Herkes birbirine bakarken Ozan abi konuştu "E hadi madem" Hep birlikte sahilden Feraha doğru yürümeye başladık. Pazar olduğu için sahil çok kalabalıktı. Bu bir Mudanya klasiği idi, Pazar ve Cumartesi geceleri sahilde adım atılacak yer olmazdı. Baloncular, mısırcılar, midyeciler gırla giderdi. Hafta içleri da kalabalık olsa da bu kadar olmuyordu. Hepimiz doğma büyüme Bursa, Mudanyalıydık. Mudanyayı avcumuzun içi gibi bilir her fırsatta kendimizi sahile atardık. Mahallemizde yazları insan eksik olmaz, geceleri çekirdeğini kapan kapının önüne çıkardı. Tabii bu gün için de de olurdu. Dedikodu yapan teyzeler, bakkalın önünde tavla oynayan amcalar, ortada koşuşan çocuklar hiç eksik olmazdı mahalleden. Bunca gelişmiş şehir ve binaların arasına sıkışmış eski bir mahalleydi bizimkisi. İnsanların samiyetsizleşmediği, mutluluğun ufacık bir şekerle bile gelebileceğinin farkında olan bir mahelleydi. 

Giritli Mahallesi | TamamlandıWhere stories live. Discover now