Yanılgı

389K 12K 2.4K
                                    

Multimedya da baş kahramanımız Rüzgar var :)) umarım beğenirsiniz eleştirilerinizi bekliyorum iyi okumalar.

Boş boş ne yapacağımı düşünürken havanın iyice soğuduğunu farkettim ve yürümeye başladım pastaneye gidip biraz sıcakta bekleyebilir orada arkadaşımı arar sonrada güzelce ona gidip uyuyabilirdim. Çantamı tam sırtıma takıcaktım ki siyah deri ceketli kapşonlu motorlu biri çantamı alıp kaçtı.

Şu an pek bir şey düşünemiyordum sadece siyah deri ceketli kapşonlu çocuk ; hem kibirli, hem yalancı hem de hırsızdı...

******************************

Çantamın çalındığını sanki daha yeni idrak ediyordum.Aradan 10 dakika geçmişti ve ben o boş sokakta soğuk ile birlikte sessizliğe bürünmüştüm.

En iyisinin o pastaneye gidip yardım istemek olduğunu düşündüm ve ağır adımlarla yerdeki sarı yaprakları yeniden hışırdattım.

O mis gibi kokan pastanenin önüne geldiğimde,bem beyaz yüzüm soğuktan kızarmış,parmak uçlarım sanki bir buz parçasını elimde eritiyormuşum gibi hissizlesmiş ve donmuştu.

Sonunda pastanenin kapısını açmak için uzandım ve demir gibi olan kulbu tuttum fakat benden önce kapı içeriden açıldı ve ani bir hareketle dengemi kaybedip ,kapıyı açan kişinin üstüne yuvarlandım.

Gözlerim sım sıkı kapalı şekilde yerdeki çocuğun üstünde yatıyordum.Küçüklüğümden beri kötü bir şeyde gözlerimi sım sıkı yumardım. Gözlerimi yavaşça araladım ve yüzüme çarpan sıcacık nefesin sahibine baktım.

Bakmamla üstünden kalkmam bir olmuştu. Ben kalktıktan hemen sonra o da kaltı ve üstünü toparlayarak kızgın kızgın bana baktı. Nasıl bir rahatlıktı bu.Hem benim hakkımda yalan söyle hem de çantamı çal sonra utanmadan karşımda dur!

Evet karşımda o çocuk vardı ve sinirden ne yaptığımı bilmeden beyaz yüzüne tokatı indirdim.İçerdeki herkesin bize baktığını daha yeni fark ediyordum. Tam bu adam hırsız diye bağıracaktım ki bileğimden çektiği gibi beni tekrar soğuk havayla yüzleştirdi.Daha ne olduğunu anlamadan beni pastanenin önündeki siyah havalı arabasına bindirdi ve sürücü koltuğuna binip kapıları kilitledi.

Arabanın içine girer girmez burnuma ağır bir kadın parfümü geldi. Kim bilir hangi kokoşa aitti bu parfüm.Koltuklar bizim evdeki koltuklardan bile daha rahattı.Ben arabayı incelerken , bir yandan da acaba bu arabayı da mı çaldı ? Beni nereye götürecek daha doğrusu bana ne yapacak diye düşündüm.Arabayı hareket ettirmeden öylece oturuyordu.Daha fazla dayanamadım ve:

"Çantamı çaldığın yetmedi bir de beni mi çalıyorsun? Ya sen ne utanmaz birisin . Seni polise şikayet edeceğim.Eğer çantamı verip beni bırakırsan Cezan daha hafîf olabilir."

Karşımda ki ela gözler-kehribarıda andırıyordu- ok gibi saplanan bakışlarını yoldan çekip benim gözlerime odakladı ve dudağında alaycı bir tavırla :

"Seni çalmak? Hmm kulağa iğrenç geliyor.Başıma böyle bir bela almam. Ayrıca hırsız mı dedin sen bana? Senin o iğrenç çantan bende değil ve beni ilgilendirmiyor bayan iftiracı.Beni ilgilendiren bana vurmuş olman ve bunun bedelini ödeyeceksin!"

Bu son laf " bunun bedelini ödeyeceksin" bu lafı söylerken gözlerinden ateş püskürüyordu .Bu hali beni az da olsa korkutmuştu.

" Sen hem hırsızlık yapıp hem beni nasıl tehdit edersin ya? Bir de ben çalmadım diyor ne demek çantanı ben çalmadım? Hırsızın üstündede siyah kapüşonlu ceket vardı,saçlarınız ay..."

-Bir saniye daha yakından baktığımda karşımda ki çocuğun saçları daha açık kahve ve şekilliydi hatta dalgalı denilebilirdi.Ve hırsızın teni baya koyuydu.Ama karşımda buğday tenli ,bana sinirle bakan bir çift ela göz vardı-

Ben ne yapmıştım ya hırsız o değildi tabi zaten öyle bir pastaneye gelen,yabancı dili çok iyi konuşan hatta yabancılarla sevgili olan biri niye hırsızlık yapsın ki? Hem hırsızlık yapsa o pastaneye nasıl gidebilir tekrar. Aynı yön bile değil.:

"Yani demeye çalıştığım hava karanlıktı ve benim gördüğüm tek şey siyah kapüşonlu biriydi ve tesadüfe bak ki o olaydan az öncede seninle kavga etmiştim yani olay bu."

Ela gözlerini gözlerime dikmiş ben susana kadar hiç bir şey dememişti. Konuşmam bittiğinde sinirle elini direksiyona vurdu ve bu ani çıkışı yerimden zıplamama sebep oldu.

"Ordan bakıldığımda sence hırsıza mı benziyorum?Bana bunun için tokat attın üstelik seni uyarmışken.Bana vuracak kadar cesaretin var demek.Şimdi cesaretinin bedelini ödeme vakti"

Anahtarı çevirdi,vitesi çekti ve karanlık,sessiz sokakta; gürültülü bir şekilde arabayı sürdü.Bedel olarak acaba neyi kastediyordu?Bence iki kere tokat atardı veya belki bir yumruk ve bir tekme.Peki bunun için niye başka bir yere gidiyorduk ki ? Uf acaba canımı çok yakar mıydı ?

Düşüncelerimden arabanın ani fren yapmasıyla sıyrıldım.Gözlerim hemen dışarıyı taradı ve gördüğüm manzaraya ilk olarak anlam veremedim.Hatta kısa çaplı bir şoka bile girmiştim.Birinin beni kolumdan çekip dışarı çıkarmasıyla,soğuk hava ile temas ettim ve bu beni kendime getirdi.

Karşımda beyaz döşemeleri olan hayatımda ancak televizyonlarda görebileceğim büyüklükte ve güzellikte bir villa duruyordu.Beni dövmek için böyle güzel bir yere niye getirdi ki diye düşündüm.

"Kolunu koparmamı mı istiyorsun ?Öyle aval aval bakacağına yürü içeri."

Gözlerimi ela gözlere odakladım ve "Beni dövmek için bu güzelim villaya mı getirdin?Gerçekten inanmıyorum.Hem benim yerimde kim olsaydı senin gibi bir ukâlaya çoktan tokat atardı."

Gözlerinde yine ateş belirdi ve alt dudağı muzip bir şekilde kıvrıldı.:

"Sana vurmak mı?Sana vuracağımı mı düşündün gerçekten?Sana vurmak için kendi evime getirmem herhalde. Güzelim evimi ve elimi kana mı bulayım? Zavallı seni."

Hakaretlerini duymazdan geldim şuan tek odak noktam "sana vurmak için kendi evime getirmem." lafıydı.Beni kendi evine getirmişti ve bedel olarak bana vurmayacaksa, o zaman bana ne yapacaktı?

Kiralık GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin